Mehmet Ali Özkan

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığı’na çağrı

Son on yılda hükümet tarafından yerinden yönetim ilkesiyle halka daha çabuk, daha bilinçli hizmet sunabilmek ve denetimlerde daha başarılı olabilmek için bakanlıkların taşra teşkilatlarında önemli yapılanmaları oldu.

Belediyelere daha çok yetkiler verildi, icracı bakanlıklar belli illerde veya bölgeler bazında halka ve mükellefe daha hızlı hizmetler sunmak için İstanbul başta olmak üzere bölge müdürlükleri oluşturarak yerinden yönetim ve denetim ilkesine uygun olarak organize oldular. Yakinen bildiğim üzere, eski adı ile Sanayi Bakanlığı yeni adı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı mükelleflerin en ufak bir sorununu çözmek için Ankara’ya gelme zorunluluğunu ortadan kaldırdı. Bakanlık bu konuda o kadar ileri gitti ki, bakanlık merkezinde elden dilekçe dahi kabul etmeyip, tüm işlemleri bilgisayar üzerinden ve taşra ofislerinden kabul eder oldu. İstanbul’da oluşturmuş olduğu bölge müdürlüğünden de işlemleri kabul edip, sorunları yerinden çözmek konusunda bakanlık örnek bir uygulama ile çok başarılı çalışmalar gerçekleştirmekte.

Yeni görev ve tanımlar

Sağlık Bakanlığı diğer bakanlıklara göre bu konuda daha organize bir bakanlık aslında. Kuruluşundan bugüne, sağlık müdürlükleriyle iller bazında bakanlık temsil edilmekte. Ancak son teşkilatlanma yasası ve Bakanlık bünyesinde yeni kurulmuş olan yarı özerk başkanlıkların kuruluş amaçları ve görevleri önceki uygulamalar dışında çok yeni görev ve uygulamaları beraberinde getirdi. Bu uygulamalar il sağlık müdürlükleri kanalı ile yapılacak sıradan işlerden çok uzak. Bu yeni görev ve tanımlar her konuda uzmanlıklar, yeterli profesyonel kadroları gerektirmektedir. Bu nedenle kuruma bağlı yeni ve uzman kadroların olması gerekir. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, il sağlık müdürlüklerinden bu mevcut yapı ile beklenen hizmeti alması mümkün değil.

Her şey yeniden yazılmakta

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığı olarak teşhis ve tedavide insan sağlığı için çok önemli bir yere sahip olan ilaç ve tıbbi cihazların üretimi, ithalatı, satışı, kullanımı, gözetimi, denetimi ve kayıt işlemleri konusunda çok ağır yük ve sorumluluk almış durumda. Yeni yayımlanmış olan Tıbbi cihaz satış ve reklam yönetmeliği ile beraber tıbbi cihaz firmalarının faaliyetleri konusunda büyük bir yükün daha altına daha girmiş bulunuyor. Arka arkaya gelen kanun ve yönetmeliklerle kurumun yetki alanındaki konular bilinen alışkanlıklara son veren ve yepyeni uygulamaları beraberinde getirmekte, adeta her şey yeniden yazılmakta. Kurumun yetkisi ve sorumluluğu altında her şey yeniden yazılırken kurum, mevcut yapısı itibariyle merkezden yönetmek yolu ile gereken başarıyı gösterebilir mi?

Sorunlar çözülmüş değil

Kurumun yönetim kademesi sektör için yapılacak çalışmaları “sektörlerle ve onların temsilcileri olan sivil toplum kuruluşları ile beraber yapacağız” şeklindeki iyi niyetli söylemleri ve uygulamaları olsa da mevcut kadro yapısı ve merkezden yönetim şekliyle istenilen başarıyı göstermesi çok zor görünüyor. Örnek vermek gerekirse uygulamaya geçeli yıllar olan TİTUBB uygulaması, piyasa gözetim ve denetim konusunda sorunlar çözülmüş değil. Bu konuda sorunlarının çözülememiş olmasında alt yapı sorunu, firmalardan kaynaklı sorunlar ve kurumda yeterli uzman personelin eksikliği gösterilebilir. Tıbbi cihaz yönetmeliği ile beraber gelen ve on sekiz ay içinde her şeyi ile yürürlüğe girecek olan Türkiye genelinde sekiz bin civarındaki firmanın yönetmelik kapsamında yeniden yapılandırılması, eğitim planlaması, ruhsatlandırılması ve denetimlerinin yapılması düşünüldüğünde geçiş dönemi süresince kurumu ve sektörü hiç de iyi günlerin beklemediğini söyleyebiliriz.

İşlerde aksama, maliyetlerde yükselme

Bu yapılanlar “neden yapıldı”, “gereksiz şeylerdi” demek istemediğimin altını çizmek isterim. Tıbbi cihaz yönetmeliği başta olmak üzere kurumca uygulamaya konulan konular gecikmiş zorunlu uygulamalardır. Ancak bu yapılanların ezber bozan önemli uygulamalar olduğu düşünüldüğünde yapılanmayı yaparken işleri aksatmadan, sektörde iş gücünü sekteye uğratmadan, maliyetleri yükseltmeden yapabilmek kurumun ana hedefi olmalı. Mevcut uygulama şekliyle tıbbi cihaz sektöründe işlerde aksama, maliyetlerde yükselme var. Kısaca, sektörde yapılan işler keyif vermeyip eziyet vermekte.

Tıbbi cihaz sektörü, işinden memnun değil

Tıbbi cihaz sektörü son yıllarda yapmakta olduğu işten maddi ve manevi olarak hiç memnun değil. Tabiî ki buna sebep sadece Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu değil. Genel memnuniyetsizliğin içinde kurumunun payı diğer kamu kurumlarına göre (Sosyal Güvenlik Kurumu ve Kamu Hastane Birlikleri.. vb) daha az olduğunu da belirtmem lazım. Kurumun tıbbi cihaz sektörüne olumlu yaklaşımı ve sorunların sektör temsilcileri ile ortak çalışmalarla çözme konusundaki samimiyeti sektörün kurumla olan sorunlarının asgariye indirilmesinde önemli bir faktör. Mevcut sorunlar, kurumunun sektöre bakışından değil, alt yapı eksikliği, personel yetersizliği ve firmalardaki bilgi yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Kurumun bu durumun farkında olarak hızlı planlama içinde olması gerekir.

Bir öneri

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı ve üst yönetiminin iyi niyetlerini az çok bilen birisi olarak kuruma bir öneride bulunmak istiyorum. Yeni yayımlanmış olan tıbbi cihaz yönetmeliği ile birlikte kurumun mevcut sorumluluklarına çok önemli ilaveler olacak. Tıbbi cihaz firmaları adeta yeniden kurulmuş gibi olacak. Ruhsatlandırma, eğitim, belgelendirme ve denetim gibi işlerin aksamaması, kişi ve kuruluşların mağdur olmamaları ve aynı zamanda işlerin kontrol altında seyretmesi için, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na, İstanbul başta olmak üzere İzmir, Adana ve diğer bölgelerde bölge bazında yerinde hizmetleri yürütmek ve denetlemek için (TİTUBB, PİYASA GÖZETİM VE DENETİMİ, TIBBİ CİHAZ YÖNETMELİĞİ KAPSAMINDAKİ UYGULAMALAR) yetkili ofisler açmasını öneriyorum. Bu yapılanma olabilirse Ankara’ya yığılma olmayacaktır. Merkez daha çok planlama ve koordinasyon işlerine yoğunlaşmak için günlük iş trafiğinden kurtulmuş olacaktır. Kurum güncel sıkıntıların çözümüyle zaman kaybetmeden makro projelerin planlanmasına odaklanacaktır. Firmalar ve mükellef açısından en ufak bir sorunu çözmek için Ankara’ya gitmek için zaman ve maddi külfet gerektirmeden bulunduğu ilde ve bölgedeki kurum ofisinden işlemlerini kısa sürede çözme imkânına kavuşmuş olacaktır. Kurumdan beklentileri karşılama konusunda azimli ve iyi niyetli çalışmalar içinde olan kurum başkanı ve ekibinin bu öneri üzerinde düşünmelerini arzu eder, aynı zamanda sektörel STK’ların da bu öneriyi gözden geçirip, uygun görürlerse kurum nezdinde yazılı ve sözlü girişimlerde bulunmalarını öneriyorum.

Mehmet Ali ÖZKAN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu