Röportaj

Radyoloji hizmetinde nicelik değil nitelik önemlidir…

okan-akhanTRD Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan, “Sadece nicelik üstünden sağlık hizmetinin verildiği bir yerde hastalar zarar görüyor ve devlet daha fazla para ödüyor” dedi.

Türk Radyoloji Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Akhan 31. Ulusal Radyoloji Kongresi’nde Yazıişleri Müdürümüz Yusuf Kürkçüoğlu’nun sorularını cevaplandırdı.

Radyoloji alanındaki gelişmelerden biraz bahseder misiniz?
Radyoloji teknolojiye açık bir alan. Aynı zamanda radyoloji özellikleri itibariyle de 3. basamak hastanelerde artık tanı süreçlerinde en önemli yardımcımız. 3. basamak hastanelerine başvurup da radyolojiden geçmeden tanı alan bir hasta tipi yok. Önümüzdeki 10 yılda bunun daha da artacağını söylemek mümkün. Çünkü önümüzdeki yıllarda yeni görüntüleme yöntemleri gelecek. Bütün bu kapsam içerisinde tıpta tanı süreçleri radyolojisiz olmadan sürdürülemez. Radyoloji gerçekten tıbbin gören gözü. Cihazla her şeyi görüyoruz. Her yeni teknolojik devrim ile daha fazla görüyoruz. Bu şu demek: Tıpta tanı süreçlerinde giderek daha fazla radyolojiye ihtiyaç olacak demek. İlgililer planlamayı yaparken gelecekteki bu ihtiyacı da gözetecek değişkenleri göz önüne almaları gerek.

Radyoloji alanındaki sıkıntılar neler?
Radyolog sayımız yeterli değil. Eğitim sürecimiz Bakanlığın arzusu sebebiyle 5 yıldan 4 yıla indi. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde olanın tersine. Onlarda en az 5 yıl. Bazı ülkelerde 6 yıl. Dolayısıyla yeniden Avrupa Birliği standartlarına uygun hale getirilmesi için yasal süreçlere başvurmak zorunda kaldık. Radyoloji Eğitim Müfredatı’nın uygulanacağı bütün hastanelerde uygun bir şekilde uygulanma ve denetleme süreçlerinin olduğunu söylemek güç. Esas itibariyle halk sağlığını ilgilendirmesi açısından birkaç sorun çok öncelikli. Bunlardan bir tanesi her sene Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) açıklandığı zaman birçok kalemin fiyatı artıyor. Ama radyolojide BT ve MR fiyatı düşürülüyor. Bu sonuçta tetkikin değersizleşmesini getiriyor. Hizmet alımlarıyla da o azaltılarak yapılan ödemeleri hizmet veren şirketler hastane yönetimi ile paylaşıyor. Sonuçta bir BT tetkiki 60, bir MR tetkiki 70 lira civarında SGK’nın ödeme listesinde. Bunu hastane ile paylaşınca hizmet alım ihalesine giren şirketlerce 12 TL’ye BT çekiliyor, 30 TL’ye MR yapılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın verdiği izin ile özellikle devlet hastanelerinde ve bazı eğitim hastanelerinde bu yöntem çok uygulanıyor. 150-200 arası radyoloji bölümü bu şekilde çalışıyor. Bunun sonucu şu: O zaman kurallara uygun, protokollere uygun tetkik yapmadan çok sayıda tetkik yaparak bu yatırımı, ticari faaliyeti şirketler sürdürmek istiyorlar. Normalde bir cihazla 50-60 arası MR tetkiki yapılabilirken bir cihazla 180 tane tetkik yapan merkez var. Günde 400 BT yapan merkez var. Burada nicelik değil niteliğin önemli olması lazımdır.

Sağlıklı bir teşhis yapmak mümkün mü bu şekilde?
Tam da halk sağlığı açısından problem bu. Bu tetkikler uluslararası bilgi birikimine dayalı özel protokollerle yapılır. Bunun için de her çekime ayrılması gereken belli bir süre gerekir. Eğer siz bu tetkikleri hızla yaparsanız çok tetkik yaparsınız, yatırımınızı çıkartıp biraz kâr ediyor olabilirsiniz. Ama o tetkikler tetkik olmaktan çıkar. Hastaya hiçbir faydası olmaz. Yani çok tetkik yapmak hiç tetkik yapmak demektir. Üniversitede vaktinin en az yarısını kanserli hastalarla geçiren biri olarak bana gelen tetkiklerin hepsini çöpe atıyorum. Yenisini çektirtiyorum. Usullere uygun yapılmayan tetkikle hastalara herhangi bir tedavi planı yapmam mümkün değil. Hastalar koltuklarının altında CD’ler ve film torbalarıyla geliyorlar. Onlarca tetkik var ama tanı yok.

Görüntü kalitesini alınan kesit mi düşürüyor?
Bir hastaya beyin MR’ı yaptığınızda en 6-7 tane sekans yapmanız gerekiyor. Her biri 3 dakika sürer. 7 tane yapsanız 28 dakika sürer. Hastaya 2 sekans yapıp çekimi bitirirseniz eksiz tetkik yapmış olursunuz. Bunu denetleyen hiçbir mekanizma Türkiye’de yok.

Eksik tetkiklerin devlete maliyeti büyük değil mi?
Devlet bu çekimleri ucuzlatırken amaçladığı noktaya varmaktan çok uzağa düşüyor. Hastalar zaman kaybediyor, tanı ve tedavileri gecikiyor. Belki hayatları riske giriyor. Aynı hastaya birden fazla tetkik yapılıyor. Devletin ödediği toplam maliyet yükseliyor. Bir irrasyonel durum var. Günde bir hekim 100 hastaya bakıyorsa bu akıl dışı bir durumdur. Dünyada bunun standartları var. Ortalama günde 8 saatlik mesaide 30 civarında hastaya bakılabilir. Ülkemizde size 150 hasta yazmışlarsa her hastaya 2-3 dakika ayırmak zorunda kalıyorsunuz. Karnı ağrıyana başı ağrıyana MR çektirmek zorunda kalıyorsunuz. Tetkiklerin birçoğunun endikasyonu yok. Hastaya 20 dakika vakit ayırabilseydi doktor her hastadan MR istemeyecekti. Performans sisteminde özel hastanelerde bir hekim maksimum 50 hastaya bakmakla sınırlandırılmış. Kamuda bu böyle değil. Bir sınır yok. Burada sisteme ilişkin bir problem var. Aslında biz radyolog olarak o sistemin bize yansımalarıyla boğuluyoruz. Hastalarımız için olağanüstü iyi olan bir şey uygulanan sistem sebebiyle kötü bir şeye dönüşüyor. Bu bizi iki açıdan rahatsız ediyor. Bir halk sağlığı açısından rahatsız ediyor. Çünkü iyi hizmet alındığına inanmıyoruz. İkincisi, kendi meslektaşlarımız açısından rahatsız ediyor. Şöyle düşününüz: kendinizi bir radyolog yerine koyun Devlet hastanesinde performans sistemi ile çok para almanız teşvik ediliyor. Performans sisteminden daha fazla pay alabilmeniz için 100 tane ultrason yapmak zorunda kalıyorsunuz. Veya bir özel ihaleyle verilen birimde düşünün önünüze 180 tane MR geliyor ve sonuçlarını yazıyorsunuz. Uluslararası standartlarda bir radyolog hekim 8 saatlik mesaisinde ancak 50 tane rapor yazabilir. Daha fazlasını yazmanız mümkün değil. Günde 180 tane rapor yazdığınız zaman hata yapmamanız mümkün değil. Bu 180 tane tetkik zaten usulüne uygun yapılıp gelmiyor. Bu ortam bizi cidden çok rahatsız ediyor ve üzüyor.

Peki sizce neler yapılmalı bu konuda?
Biz sonuç itibariyle bu ülkenin bir sivil toplum kuruluşuyuz, mesleki bir bilim örgütüyüz. Şüphesiz elimizden gelen yardımı yapmaya hazırız. Bizim Dünya standartlarının tartışıldığı bir standartlar komitemiz var ve koltuğumuzun altında dosyamız hazır. Biz her şeyin nasıl yapılması gerektiği konusunda Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yetkilileri arzu ederlerse yardımcı olmaya hazırız. Bunların eğitimini vermeye, denetimini yapmaya gönüllüyüz. Yeter ki nicelik ile nitelik arasında bir optimizasyon konusunda bakanlık yetkilileri verilen hizmetin kalitesi üstünde kararlılıkla bir standart koymak istesinler. Biz tabiî ki hastaların çok uzun aylar boyunca radyolojik incelemeler için tetkik sırası beklemesinin çok acı bir şey olduğunu biliyoruz. Hem hastaları uzun süre bekletmeyecek hem de yapılan tetkiki belli standartlarda yapacak bir sisteme geçilmesi lazım. Bu sisteme geçmek hem hastanın yararına hem devletin yararına hem de hekimin yararına olan bir şeydir. Ve bütün bu fiyatlandırma süreçleri de ona göre yeniden dizayn edilmelidir. Acil hastaları her zaman ayırt eden bir sistemin olması lazımdır.

Performans sisteminde yanlış olan ne?
Performans sistemi nicelik üstünden ortaya çıkan bir puanlama sistemidir. Performans sistemleri çıktılar yani kalite üzerinden de düşünülmek durumundadır. Hastalara ne yapıldı, nasıl yapıldı, sonunda ne oldu, hastanın tedavisine ne katkıda bulundu, sağlığının standardı mı yükseldi bunları hesaplamak daha komplike işler. Hem bilgi istiyor hem derin bir organizasyon istiyor. Performans sistemini bu etkinlikler çerçevesinde düşünürseniz anlamlı. Bunların uygulanmadığı bir sağlık sistemi içerisinde hekimler debelenmeye başladı.

Türkiye’de ne kadar radyolog var?
Türkiye’de 3.400 civarında radyolog var. Bin tanesi özel çalışıyor. 1600 radyolog devlet ve üniversite hastanelerinde çalışıyor. 900 civarında asistan var. Bu sayının artması gerektiğini düşünüyorum.

Çalışma saatleri 5’ten 7 saate çıktı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeni çıkan yasa ile 7 saat çalışmak zorundayız. Bu son derece doğru bir karardır. X ışını zararlıdır, koruyucu bütün mekanizmaları yapmak devletin görevidir. Tabiî ki çalışanların korunması lazım. Ancak bunu böyle söylemek 5 saat çalışmamızı gerektiren bir şey değil. Tıp hizmeti kesintisiz bir hizmettir. Bazı başhekimler radyologlara acil hizmeti koyuyor. Yani uygulamanın getirdiği bir sürü yanlışlıklar var. Çalışma koşullarının x ışınları zararlı olduğu için hastaları ve hekimleri kollayacak bütün tedbirlerin alındığı ortamlar olunması lazım.

Yan dalların kabul edilmemesi hakkında neler diyeceksiniz?
Girişimsel radyoloji ve nöroradyoloji başta olmak üzer yan dallarının kabul edilmemesi nitelikli hizmet/eğitim ve araştırmaya darbe anlamına gelmektedir. Bu konularda Türk Tabipler Birliği (TTB) öncülüğünde yönetmeliğin durdurulması ve iptali için Danıştay’a geçen dönemde başvurulmuştur. Ancak biz yan dal eğitimini devlet engellerse sivil toplum olarak biz yaparız şiarıyla “Burs programını” oluşturduk. Umarım bu programla yüzlerce meslektaşımıza yurtiçi veya dışı yan dal eğitimi sağlayacağız. Derneğimiz nitelikli/yetkin radyoloji uzmanı yetiştirilmesi, radyoloji alanında sunulan sağlık hizmetinin iyileştirilmesi, radyoloji hizmet ortamının standartlarının yükseltilmesi çabaları yanında alanımızın hak ve menfaatlerinin korunması İçin elinden gelen her çabayı sarf etmektedir. Radyoloji alanındaki uzmanlık eğitiminde de önemli sorunlarımız devam etmektedir. Avrupa Birliği/OECD ülkelerinde de uygulanan; derneğimizin girişimleri sonucunda 2002 yılı yönetmeliğinde 3 yıldan 5 yıla çıkarılan uzmanlık eğitim süresi maalesef Ülke gerçekleri/Radyolog ihtiyacını aşırı olması gibi tartışmalı gerekçelerle, TTB ile birlikte yaptığımız girişimlere karşın 4 yıla indirildiğini biliyorsunuz.

Merkez Yönetim Kurulumuz bu durumun düzeltilmesi ve ihtisas süresinin yeniden 5 yıla çıkarılması için Sağlık Bakanlığına resmi başvuruda bulunmuştur. Yasal süresi içinde cevap alamadığımız için yaptığımız hazırlık sonrası yürütmenin durdurulması için TRD olarak mahkemeye başvurduk. Haklarımızı savunma konusunda kararlı olduğumuzu söylemek isterim.

CIRSE tarafından yakın zamanda Onur Ödülü’ne layık görülmüştünüz?
Evet. Avrupa Kardiyovasküler ve Girişimsel Radyoloji Derneği (CIRSE) tarafından “Onur Ödülü”ne layık görüldüm. Derneğin kuruluşundan bu yana 35 kişinin layık görüldüğü ödülün bu yılki sahibi ben oldum. Bilim evrenseldir. Ülkemiz tıbbı, çağdaş Dünya tıbbının bir parçasıdır. Daha fazla bilimsel araştırma yapılmasının ortamı geliştikçe, ülkemiz kaynaklı bilimsel katkıların da artacağına inanıyorum. “Non-Vazküler Girişimsel Radyoloji ve Abdominal Radyoloji” alanlarındaki uluslararası bilimsel çalışmalarımdan dolayı bu ödüle layık görüldüm.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu