Röportaj

Cerrahlar, medikal estetik işlemleri masaya yatırdı

Türk Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Derneği (TPRECD), 14-17 Aralık 2017 tarihleri arasında estetikte, cerrahi dışı işlemleri masaya yatırdı. Biz de MedikalPlus Dergisi olarak kongre başkanı Prof. Dr. Akın Yücel ile konuştuk.

Son yıllarda ciddi artış gösteren dolgu, nörotoksin uygulamaları, askı teknikleri, lazer-ultrason-radyo frekans bazlı sistemlerden anti aging’e kadar estetikle ilgili tüm konular dört günlük bir programda ele alındı. Prof. Dr. Akın Yücel, Prof. Dr. Onur Erol, Prof. Dr. Reha Yavuzer, Op. Dr. Aysun Bölükbaşı Mamak gibi isimlerin yer aldığı programda; ellinin üzerinde estetik konusunu gündeme getirildi. Dernek Başkanı Prof. Dr. Akın Yücel, bu etkinlikteki amaçlarının “Cerrahi olmayan uygulamalar konusunda bilgi paylaşımında bulunmak, sağlıkta güvenlik, etkinlik beklentilerine uygun çözümler sunabilmek ve halkı merdiven altı uygulamalar konusunda bilgilendirmek” olduğunu ifade etti.

Öncelikle sizi tanıyalım mı?

Ankara doğumluyum. 1987 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Tıp Doktoru olarak mezun oldum. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı’nda Uzmanlık eğitimine başladım. 1989 yılında Wexham Park Hospital/İngiltere ve 1992 yılında University of Washington/Seattle, ABD’de çalıştım.
1994 -1996 yılları arasında Kocaeli Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Kurucu Öğretim Üyesi, Anabilim Dalı Başkanı ve Yardımcı Doçent olarak görev yaptım. 1996 yılında tekrar İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne döndüm. 2000 yılında Doçentlik, 2008 yılında Profesörlük tezimi tamamladım. Üniversite’den 2011’de ayrıldım, Nişantaşı’ndaki kliniğimde çalışmalarıma devam ediyorum.
Meslek örgütlerimizde de aktif olarak yer aldım.
2012-2014 yılları arasında Estetik Plastik Cerrahi Derneği (EPCD) Başkanlığı’nı yürüttüm. 2016’da Uluslararası Estetik Plastik Cerrahi Derneği (ISAPS) Türkiye Ulusal Sekreteri oldum. 2016 yılından bu yana Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği’nin de (TPRECD) Başkanıyım.


Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği’nin kuruluşu ve faaliyetlerinden bahseder misiniz?

Plastik cerrahi nispeten yeni bir bilim dalı. 1. Dünya Savaşı sırasında çok sayıda yüz yaralanması ortaya çıkıyor ve bunların onarılması için yöntemler tanımlanıyor. Bu yöntemlerin barış zamanında sivillere uygulanması ile “Plastik Cerrahi” ortaya çıkıyor. Plastik cerrahlar vücudun her bölgesindeki her türlü doku kaybını onarmaya başlıyorlar. Bir süre sonra onarım cerrahisinin yanına estetik cerrahi de ekleniyor. Ülkemizde de plastik cerrahi ile ilgilenen cerrahlar bir araya gelerek 1961 yılında Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği’ni kuruyorlar. Derneğin kurulması ile önce İstanbul Üniversitesi’nde ardından Hacettepe’de ve birçok üniversite klinikleri ve eğitim araştırma hastanelerinde Plastik Cerrahi Klinikleri açılıyor. Dernek, ülkemizde plastik cerrahinin oluşmasında ve gelişmesinde itici güç olmuştur. Yaklaşık 800 üyesi olan derneğimiz Plastik Cerrahi’nin her alanında yoğun bir eğitim faaliyeti sürdürmekte, bu amaçla düzenli olarak; kongre, sempozyum, kurs ve okullar organize etmektedir. Dernek ayrıca sağlık bakanlığı ve TTB ile ilişkileri sürdürmekte, üye haklarını korumakta, kamuoyunu bilgilendirmekte ve Plastik Cerrahi’nin geleceğinizle ilgili stratejiler geliştirmektedir.

Bu sempozyumun en önemli amacı nedir?

Toplantımız; plastik cerrahlarla dermatologlar arasında bilgi alışverişini artırmayı, plastik cerrahların cerrahi olmayan işlemlerde de yetkinleşmesini amaçlıyor. Bu dört günlük program, cerrahi dışı estetik uygulamaları tanıtmak ve üyelerimize bu konuda eğitim vermek için bir başlangıç oldu. Bu tür işlemlere çok yüksek bir talep var. Ancak uygulama kalitesi istediğimiz düzeyde değil. Merdiven altı uygulamalar ve komplikasyonlar tüm estetik işlemlere genellenerek hepimize zarar veriyor.

Cerrahi olmayan uygulamaların tercih edilme oranları epey çok diye biliyorum, siz bu konuda neler söylemek istersiniz?

Cerrahi olmayan işlemler Botoks’un yaygınlaşması ve enerji temelli sistemlerin bu alanda kullanılmasıyla gelişti. 1997’de cerrahi işlemler toplam işlemlerin yüzde 55’i iken, 2016’da ise bu rakamlar; cerrahi işlemlerin yüzde 15 cerrahi olmayan işlemlerin yüzde 85’li oranlarda artması şeklinde değişti. Bunun en önemli sebeplerinden biri Amerika’da 2008’de baş gösteren ekonomik krizdir. Bu krizle görece yüksek fiyatlı ameliyatlar yerine düşük bütçeli cerrahi olmayan estetik işlemlerine bir eğilim oluştu. Bu farkın bir diğer sebebi de elbette ameliyatların bir defa yapılıp uzun yıllar etkinliğini koruması, Botoks, Lazerle Cilt Yenileme gibi işlemlerin ortalama 6-8 ayda bir tekrarlanması gerektiği. Ben iki alanın birbirini tamamladığını düşünüyorum.


Cerrahi olmayan deyince sanki herkes yapabilir gibi bir algıya neden olabiliyor. Bu konunun hassasiyetini ve kimler tarafından ve nasıl koşullarda uygulanması gerektiğinden bizlere bahseder misiniz?

Haklısınız, cerrahi işlem deyince nasıl ki konu ciddiyet kazanıyorsa cerrahi olmayan denince, sanki her hekimin uygulayabileceği, riski bulunmayan uygulamalar anlaşılıyor. Bu işlemlerin canlı yayınlarda, kafelerde uyguladığına tanık olmamız ve tanıtımlarının çok oluşu bu algıyı oluşturuyor.
Öncelikle cerrahi olmayan işlemler tek bir işlem grubu değil, kozmetik uygulamalardan askı sistemlerine dek geniş bir skalası var. Yanlış malzeme ile yapılan cilt bakımı dahil cildinize zarar verebilir, Lazer Epilasyon, cihaz bilgili bir elde değilse sizi yakabilir, Botoks ve Hyaluronik asit dolgular tecrübesiz eller uygularsa yüzünüzde asimetri, kaş düşüklüğüne sebep olabilir, hijyene dikkat edilmezse enfeksiyon riski vardır. Bu örneklerden anlatmak istediğim şu; bir işlemin süreci ve sonucunun ciddiyetle ele alınması için illa ameliyat olması gerekmiyor. Bu ürünleri, cihazları kullanmak da deriyi ve deri altını iyi tanımayı gerektiriyor, uzmanlık istiyor. Bu alanın uzmanları da estetik cerrahlar ve dermatologlardır.
Bu işlemler, poliklinik ya da hastane kriterleri/ruhsatı taşıyan mekanlarda gerçekleştirilmelidir. Kuaförler, güzellik salonları bu tür tıbbi işlemler için uygun şartları taşımazlar, ayrıca bu işyerlerinde bu tür işlemlerin uygulanması yasaktır. Sadece cilt/saç/vücut bakımı ve düşük enerjili IPL temelli cihazlarla işlem yapabilirler.

Hangi tür uygulamalar bu sınıfa girer?

Bu işlemlerin çoğu ofis ortamında, ciltte kesi olmadan, anestezi gerektirmeden gerçekleştirilir. Uzun iyileşme süreci gerektirmez, hastayı günlük aktivitelerden alıkoymaz, birçoğunun sonucu, erken dönemde gözlenebilir. Etkisi ve kalıcılığı ise cerrahi işlemlere kıyasla sınırlıdır. Cerrahi işlemlerin eksik kaldığı durumlarda bu işlemler cerrahi ile birlikte uygulanabilir.
Cerrahi olmayan estetik işlemler arasında Dolgu ve Botoks uygulamaları, cilt gençleştirmeye yönelik Mezoterapi, hücresel tedaviler, cilt sıkılaştırma ve bölgesel incelmeye yönelik Lazer, Radyofrekans gibi enerji temelli sistemler sayılabilir.

Sağlık turizmi açısından bu uygulamaların faydası nedir?

Türkiye, sağlık turizminde gözde bir ülke. Hem estetik cerrahide yetişmiş birçok hekimin olması, hem turistik anlamda olanakları bizi tercih edilir kılıyor. Estetik turizminde hasta zaten operasyon ve doktorunu seçerek geldiği için öncelikli tercihleri cerrahi işlemler oluyor. Saç ekimi, Meme operasyonları, Burun estetiği, Liposuction vb. için geliyor. Buna yavaş yavaş askı sistemleri, dolgu işlemleri, tek seanslık lazer uygulamaları da eklendi. Ülkemize ciddi turist getiren bu uygulamaların ekonomiye katkısı büyük. Çünkü bu hastalar alışveriş de yapıyor, konaklıyor, yiyip içiyor, ciddi bir döviz kaynağı.
Ancak şunu da belirtmek gerek, tam da bu noktada cerrahi olan (saç ekimi gibi), ya da cerrahi olmayan işlemlerin uzman doktorlar tarafından ciddi kuruluşlarca yapılmaması mutsuz hastaları da çoğaltıyor.


Ülkemizi dünya ile kıyaslayacak olursak ne durumdayız?

Türkiye; Brezilya, ABD gibi ülkelerin ardından, dünyada en çok estetik operasyon yapılan ülkeler arasındadır, denetimsiz de birçok uygulama var, o yüzden gerçek rakam vermek zor. İlk 10’da olduğumuzu söyleyebilirim. Ama önemli olan çok işlem yapmak değil, bence kaliteli işlemler talep eden hasta sayısını ve hasta memnuniyetini yükseltmek.
Ülkemize estetik turizmi amaçlı en çok saç ekimi yaptırmak üzere geliyorlar. Bunu da sırasıyla Burun, Meme, Vücut şekillendirme ameliyatları takip ediyor.

Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Ülkemizin sağlık turizmi için tercih edilir olmasını, devletimizin kuruluş döneminde sağlam temelleri atılmış olan eğitim sistemimize bağlıyorum. Eğitimli, aydın, ülkesine ve insanlığa faydalı bilim insanlarına büyük değer verilen bir kurucu dönemin eseriyiz. Bu açıdan kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’e, onun ilerici bakış açısına çok şey borçluyuz.


“Merdiven altı” olarak tabir edilen denetimsiz uygulamalar sağlık turizmine büyük zarar veriyor

Sektörün büyüklüğü, her konuda olduğu gibi estetikte de haksız kazanç sağlamak isteyenlerin ilgi odağı oluyor. Bu kişilerin uygulama yaptığı hastaların mutsuzluğu, yaşadıkları kimi komplikasyonlar fısıltı gazetesiyle hızla yayılıyor ve sektörü olumsuz etkiliyor. Tüm hekim arkadaşlarımız ve meslek örgütlerinin bu denetimsiz yapılarla mücadele etmesi gerekiyor. Derneğimiz, bu tür yetkisiz kişiler ve kurumlara karşı hukuki alanda mücadele etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu