Genel

Beethoven, Ramazan davulcusuna karşı…

Bazen aklıma geliyor çocukluğum, okul yıllarım, eski mahallem. Bu aralar biraz daha sık galiba. Haliyle ister istemez kıyaslıyorum geçmiş zamanla bugünü.

Bu başlığın altına bir de “Kara Şövalye Yükseliyor!”diye eklesem olacakmış gibi. Her neyse, Beethoven veya Arctic Monkey… Kendi seçebileceğin bir müzik veya alarm ile uyanma tercihin varken, davulcudaki bu ısrar niye? Bazen aklıma geliyor çocukluğum, okul yıllarım, eski mahallem. Bu aralar biraz daha sık galiba. Haliyle ister istemez kıyaslıyorum geçmiş zamanla bugünü. Mesela, çocukken apartmandaki en yakın arkadaşlarımdan biri Edirneli, diğeri de Bitlisliydi. Hatta arkadaş profilini tüm mahalleye yayarsak küçük bir Türkiye Cumhuriyeti oluşturabilirdik. Şimdi konuyla ne alakası var şimdi diyebilirsiniz. Ancak; biz hiçbir zaman komşularımızı, dostlarımızı Alevi, Kürt, Çerkez, Rum diye ayırmıyorduk. Hatta biz bilmezdik. Büyüklerimiz de bilseler bile dillendirmeye gerek duymazlardı. Onlar bizim için Eskişehirli, Kayserili, Bitlisli, Edirneli dostlar, komşulardı. Totaliter kabulleniş içinde düzene yakışmayan bir şey yaptılarsa şayet; işte o zaman öteki olurlardı bizim için. Bunu yazmak istedim çünkü artık bu “ötekileştirme” rutinleşmeye, hayatımızın her alanında bir nevi toplumsal aktivite olmaya başladı. Mesela, Ramazan davulcumuz vardı. Yanlış hatırlamıyorsam adı Mustafa’ydı. Ya da Mehmet. Her neyse, biz amca derdik. Ramazan başlamadan bir gün önce, bir de arife günü gelir helallik isterdi tüm mahalleliden. Herkes tanırdı davulcu amcayı. O da herkesi tanırdı. Hangi apartmanın önünde daha fazla nağme yapacağını, hangi apartmanın önünden davulu patlatmadan geçeceğini bilirdi. Kimin yeni doğmuş bebeği, hastası var bilirdi. Ona göre, o usulde vururdu davulun kasnağına ya da parşömenine. Çocukluk Ramazan’larımın en az yedi tanesi geçmiştir o amcayla. Sonra babam o mahalledeki son Ramazan’larımızın birinde bir gün, rahmetli Hüseyin Peyda gibi çıkıp anneme; “Yahu Ramazan davulcusuna ne gerek var? Herkesin çalar saati var artık.” diye söylenmişti. Hâlbuki sahur demek bizim için davulcu amcaydı ki; yaşı o sıralar en fazla otuzdu ve ben sanki annem buna bir son verecek yetkideymiş gibi babamın bunu dillendirmesinden ürkmüştüm. Yıllar içinde başka kentler, başka davulcu amcalar, yine memlekete dönüş ve yine başka davulcular gördüm. Ne yazık ki artık babamı göremiyorum. Üstelik ben de o davulcu amcanın yaşlarındayım artık. Hatta daha da fazla… Geçen gün Malatya’daki Ramazan davulcusu hadisesini okuyunca, niyeyse o çocukluğumun Ramazan davulcusu değil de; babamın anneme söyledikleri geldi. Artık herkesin çalar saati, cep telefonu alarmı var. Sahura kalkmak isteyen kendi alarmını kurar ve kalkar. Sahura kalkmayanlar da uykularından olmaz. Sonra korktum. Çünkü Ramazan davulcusu bu kültün en önemli unsurlarından biri. Biz, özellikle büyük şehirlerde yaşayan hepimiz modernizm uğruna bozacıları, şerbetçileri, bayramlarda aile büyüğü ziyaretlerini, beyaz mendilleri ve benim bilmediğim kim bilir daha nice şeyi herhangi bir gerekliliğin olmamasına feda ettik zaten. Çocukluk hatıralarımın önemli oyuncularından biri bir yana, babam bir yana. Geleneklere bağlı kalmak fırtınada bahçedeki ağaca sarılmak gibi. Ya ağaç koparsa diye düşünen yok. Karar vermek o yüzden zor. Çünkü bağlılık bazen ağırlaşıp, insanları rahatsız eden bir yüke dönüşebiliyor. Bu yaşımda ve bu mahallemde bir Ramazan davulcumuz var mı bilmiyorum. Varlığına işaret eden herhangi bir dümtek duymadım zira. Ama duysaydım ben de kızabilirdim. Birincisi sahura kalkıp kalkmamak benim kontrolümde olmalı. Aynı oruç tutmak gibi. İkincisi de; bu işlerde rantsal dönüşüm hızlı olduğundan ramazan davulcularının davula şefkatle değil de, hırsla vurmaları beni rahatsız ediyor. Çünkü eski nağmeleri ezberleyip, diken diken dilleri ve içlerinde biriktirdikleri öfkeyle söylüyor, davula hasımlarına vuruyormuşçasına hiddetle vuruyor bazıları. Tamamen kaldırılmasına da taraftar değilim. Ancak yine de; davulla sahura uyanmak işinin tercihe bağlı olabileceğine inanıyorum. Bunu geçen sene Çankaya Belediyesi başlatmıştı. Çoğunlukla orta yaş üstü nüfustan oluşan ilçe sakinlerinin Ramazan’da da huzurlu ve sakin geceler geçirme taleplerini dikkate alarak Ramazan davulcusunun ilçeye girmesini yasaklamışlardı. Bu gerçekten güzel bir uygulama. Bence ilçe belediyeleri, muhtarlıklar vasıtası ile bu talepleri toparlayabilirler. İlla bütün bir ilçede yasaklanmasına bile gerek olmayabilir. Sokak sokak, mahalle mahalle de ayırabilirsin. Yeter ki; asıl amaç rantla mangır kaldırmak değil de; ihtiyaç duyulan hizmeti layıkıyla vermek olsun.

Beril EREM

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu