Röportaj

Artık gelenekselleşen ‘Kadın Doğum Günleri’nin 6. Aralık’ta Harbiye Askeri ve Kültür Sitesi’nde…

kadin-dogum-01
İstanbul Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 2011 yılından bu yana ‘Kadın Doğum Günleri’ni düzenlemekte. Gelenekselleşen İstanbul Üniversitesi Kadın Doğum Günleri’nin altıncısı 9-11 Aralık tarihleri arasında Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi’nde gerçekleşecek. 6. Kadın Doğum Günleri kapsamında; 9 Aralık’ta İstanbul Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi kliniklerinde farklı konularda 8 interaktif kurs düzenlenecek. 10 ve 11 Aralık’ta da Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi’nde gerçekleştirilecek paneller ve interaktif programlarla da oturumlar desteklenecek.
Biz de MedikalPlus Dergisi Olarak kongre öncesinde Kongre Başkanı, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Kongre Başkanı Prof. Dr. Altay GEZER ve Kongre Başkanı, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Önay YALÇIN’a sorularımızı yönelttik.

Bu buluşmadaki hedefiniz nedir?
Prof. Dr. Önay Yalçın: İstanbul Üniversitesi Kadın Doğum Günleri Bilimsel Toplantıları ile meslektaşlarımızla deneyimlerimizi paylaşmayı ve güncel bilgileri aktarmayı amaçlıyoruz. 6.’sını gerçekleştirdiğimiz bu toplantının ilk gününde pratik uygulamalar ve kurslar planladık. İstanbul Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı bünyesindeki bilim dalları, öğretim üyeleri kendi uzmanlık konularında güncel pratik uygulamalar yapacaklar ve kurslardaki küçük grupları ile interaktif olarak konuları tartışacaklar. Bunu takiben buluşma; iki günlük teorik program ve panellerden oluşuyor. İçerik olarak da hemen hemen bütün konuları kapsamasını planlıyoruz. Her alanda olduğu gibi tıbbi alanda da teknolojik gelişmeler çok önemli.

kadin-dogum-02
Biz ülke olarak bu konuda ne durumdayız?
Prof. Dr. Önay Yalçın: Teknolojinin gerek tanılama gerekse tedavi aşamasında tıbba katkısı inkâr edilemez. Son teknolojik cihazlara sahip olma konusunda Türkiye’de önemli bir açığın olduğunu sanmıyorum. Tabii özel sektör ve devlet sektörü birlikte düşünüldüğü zaman söz konusu değildir. Devlet sektöründe maalesef özellikle İstanbul Üniversitesi’nde sıkıntılar en yüksek düzeydedir. Hatta bu sadece cihaz yönünde değil; personel, hemşire, uzmanlık öğrencisi, uzman sıkıntıları ve fizik mekânın olumsuzlukları da değerlendirildiği zaman ciddi boyutlarda olduğunu söylemek mümkün. Özellikle Tüp Bebek alanında çok hızlı ilerleme kaydediyor.

Ülke olarak biz bu gelişmeleri nasıl takip ediyoruz?
Prof. Dr. Altay Gezer: Tüp bebek konusunda bütün dünyada hızlı bir ilerleme olduğu doğru ancak Türkiye’de de bu ilerlemelerin gerisinde olmadığımızı gururla söyleyebiliriz. Üniversitelerimiz, eğitim ve araştırma hastaneleri ve özel sektörün bu konudaki ilgisi ve gayreti ile tüp bebek teknolojileri dünya standartlarını yakalamış durumda. Günümüzde yeni tüp bebek teknolojilerinin hepsi çok kısa sürede ülkemizde de uygulanabilmektedir. Bu yüzden tüp bebek endikasyonu olan olguların hiçbirinin yurtdışından yardım aramasında gerek olduğunu sanmıyorum. Biraz iddialı olacak ama dünyada tüp bebek işlemlerini yönlendirebilecek ve hatta yönlendiren Türk meslektaşlarımız var.
Bu konuyla ilgili en büyük yurtdışı kaçışı ülkemizdeki yasal düzenlemelerin taşıyıcı annelik, sperm ve oosit donasyonuna izin vermemesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Bunun dışındaki bütün tüp bebek işlemleri en çağdaş yöntem ve araç-gereçlerle ülkemizde de yapılmaktadır. Kadın Doğum kendi içinde de birçok dallara ayrılmakta.

Bu konuda ülkemizdeki hekim sayısı yeterli mi?
Prof. Dr. Altay Gezer: Günümüzde kadın hastalıkları ve doğum temel uzmanlık alanı altında, yan dal uzmanlıkları da oluşmuş durumda. Jinekolojik Onkolojik Cerrahi ve Perinatoloji yan dal uzmanlıkları son 4-5 yıldır yeterliliklerini belgelemiş; üniversite hastaneleri ve eğitim araştırma hastanelerinde hizmet veriliyor. Yakın zamanda bu yan dal uzmanlıkları mezun vermeye de başladılar. Henüz yan dal uzman sayıları ülkenin gereksinimlerini karşılayabilecek düzeyde değil, ancak önümüzdeki 10 yıl içinde bu dallarda yeterli yetişmiş uzman sayısı oluşacağını ön görüyoruz. Bunların yanı sıra Üreme Endokrinolojisi ve Ürojinekoloji yan uzmanlıklarının da yakında, Kadın Hastalıkları ve Doğum temel uzmanlığı altında verilmeye başlayacağını düşünüyorum.
Bu konuda çalışmalar halen sürmekte. Üreme endokrinolojisinin tüp bebekle ilintili olduğunu kabul edersek, zaten Sağlık Bakanlığı denetiminde uzun süredir devam eden bir tüp bebek sertifikasyon programı var. Fakat Üreme Endokrinolojisi yan dal eğitimi ile ilişkilendirilerek yapılandırılmasının daha iyi olacağı kanısındayım. Ürojinekoloji konusunda halen ülkemizde yeterli uzman yok ve bu kadın hastalıkları hizmeti açısından ne yazık ki halen önemli bir eksik. Örneğin yakın zamanda doğum yapmış biri olarak Perinatoloji ile yeni tanıştım. Bu konudaki uzman sayısının az olduğuna şahit oldum…

Prof. Dr. Önay Yalçın: Türkiye’de sağlık sisteminde ihtiyaç duyulan hekim, uzman hekim sayısı, yan dal uzmanlık konuları ve uzman doktor sayısı ile birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamında gerekli doktor sayıları konusunda Sağlık Bakanlığı’nın bir çalışması olup olmadığını bilmiyorum. Bunlar bir plan ve program çerçevesinde çalışılıp belirlenmelidir. Özel ilgi alanım ‘Ürojinekoloji’ gelişmiş ülkelerin sağlık sistemlerinde bir yan dal uzmanlık konusu olmasına rağmen Türkiye’de bu konuyu kabul ettiremedik. Aslında doğurganlığın yüksek olduğu, doğum öncesi ve sonrası bakımın, kadın sağlığı konusunda çok yeterli olmadığı ülkemizde ciddi bir ihtiyaçtır. Bazı gelişmiş ülkelerde normal doğum ebeler üzerinden yürütülmekte.

Bu konu hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyim?
Prof. Dr. Altay Gezer: Ebelerimiz ve hemşirelerimiz özellikle doğum eylemi yönetiminde bizlerin en yakın ve vazgeçilmez yardımcısıdır. Bu nedenle Kadın Hastalıkları ve Doğum ile ilgili bir kongrenin mutlak Kadın Hastalıkları ve Doğum hemşireliği ve ebelik ile ilgili kısımları olmalıdır. Bu toplantının geleneğinde de biz bu konuya verdiğimiz önemi her toplantıda hemşirelik ve ebelik oturumları düzenleyerek göstermeye çalışıyoruz. Yalnızca gelişmiş ülkelerde değil, bütün dünyada doğum hemşireliği ve ebelik halen önemini korumaktadır. Gelişmiş ülkelerin bir kısmında sorunsuz doğumların ebe gözetiminde gerçekleştirilmesi bir devlet politikası olarak sürdürülmektedir. Bu bir süredir gündemde olan ‘doğal doğum’ yaklaşımına uygundur. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ancak sorun olan, olabilecek doğumlarda doğuma eşlik etmekte ve doğumu gerçekleştirmektedir. Ülkemizde de normal doğum oranlarını artırmaya yönelik Sağlık Bakanlığı’mızın bir politikası var. Belki de ebelik kurumunu güçlendirmek ve sorunsuz normal doğumların ebe gözetiminde ve sorumluluğunda yapılması sağlamak, bu politika için yararlı bir adım olabilir.
Sağlık ocaklarında rahim kanserini erken teşhis adına ücretsiz test imkânı sunuluyor.

Aile hekimleri de olacak mı?
Prof. Dr. Altay Gezer: Bu toplantının hedef kitlesi içerisinde pratisyen ve aile hekimi meslektaşlarımız bulunmamakta ancak yaralanmak isteyen ve ilgi duyan her meslektaşımızın toplantımıza katılması bize mutluluk verir. Sağlık ocaklarında yapılan serviks kanseri tarama uygulamaları, doğal olarak ülke sağlığı için önemli bir adımdır. Günümüzde gelişmiş ülkelerde tarama ve aşı uygulamaları ile serviks kanserinin tam eradikasyonu gelecekte olası görünmektedir. Başlatılan bu tarama programlarının tüm ülke genelinde yaygınlaştırılması, hatta zorunlu hale getirilmesi ülkemizde görülen serviks kanseri olgusu sayılarını daha da düşürecek ve toplum sağlığı açısından önemli bir sorunun ortadan kalkmasını sağlayacaktır.

Son olarak kadın doğum alanı olarak İstanbul Üniversitesi ne gibi çalışmalarda bulunuyor? Nasıl bir donanıma sahip?
Prof. Dr. Önay Yalçın: Aslında bu soruya daha önceki soru kapsamında yanıt verdim. Daha da açacak olursam; yerleşkeyle ilgili sorunlar ve belirsizliklerin yarattığı olumsuzluk çok büyük boyutlarda. Ayrıca ülkemizde devam etmekte olan olağandışı dönem birçok uluslararası bilimsel toplantının iptaline neden oldu.
Davet ettiğimiz yabancı konuşmacılar ülkemize gelmek istememekte. Her şeye rağmen İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı en yüksek puanlarla en iyi hekimlerin tercihi olmakta, konusunda her alanda en riskli hasta grubuna hizmet verebilme özelliklerini sürdürmektedir. Anabilim dalımız Avrupa Obstetrik Jinekoloji Board’ı tarafından akredite edilmiş bir kliniktir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu