Orhan Taşova

Yaşadığımız çağda piyasa ekonomisi

Yaşadığımız çağda piyasa ekonomisi dediğimiz, kar amacıyla yapılan faaliyetlerin bütünü, insani ilişkilerin tümünü ‘ticarileştirme’ riski içeriyor.

Bugün, piyasa ekonomisine alternatif olabilecek bir takım araştırmalar içinde insanlık.

Herşeyin ticarileşmesine karşı acaba başka kültürlerden, insanlığın farklı deneyimlerinden öğrenebileceğimiz şeyler var mıdır?

Bunlardan biri, sosyoloji biliminin kurucularından Emile Durkheim’ın yeğeni, bir Sanskritçe alimi, yetenekli bir dilbilimci ve din tarihçisi olan Marcel Mauss’un yaptığı çalışmalardır; onun ‘Armağan üzerine Makale’ (1924) adını taşıyan çalışması birçok bilim adamını ‘armağan ekonomisi’ üzerine düşünmeye yönlendirmiştir.

Son zamanlarda, Harvard Üniversitesi Yazarlık eski başkanı olan Lewis Hyde’nin yaptığı ‘Armağan’ isimli çalışma bu konuda insan düşüncesine yeni ufuklar açıyor.

Hyde’nin araştırmaları sonucunda vardığı bulgular şöyle: İnsanın bir şey üretmek, bir şey oluşturmak için kullandığı yeteneklerin herbiri birer ‘armağan’ olarak görülmelidir. İnsan, bu yetenekleri kendisinin ortaya koyduğu şeyler olarak düşünmeyip onları sahiplenmez ve onların kendisine verilmiş birer armağan olduğunun bilinciyle hareket ederse, başka bir insani ilişki mümkün olabilmektedir.

Ünü kıtaları aşarak dünyanın birçok yerine ulaşmış olan, Türkiye’de de birçok okuru bulunan bir şairden örnek verelim.

Nobel ödülü almış olan Şilili şair Pablo Neruda kendisine verilen armağanların / yeteneklerin ‘halk’tan hasıl olduğu düşünür ve sanatının halka borcu olduğunu ikrar eder: ”İnsani kardeşliğe karşılık olarak sakızlı, toprağa benzer ve ıtırlı bir şey vermeye çabaladım.”

Ona göre ‘şiirin başındaki defne dalından taç’, kazandığı Nobel Ödülü değil, onun şiirlerini işiten meçhul bir işçiye rastlamaktır.

Onu mutlu eden ve sanatının kaynağı olan şey, ”Bir insanın Lota kömür madeninin derinliklerindeki bir tünelden, tıpkı cehennemden çıkar gibi, yüzü yaptığı korkunç işten çirkinleşmiş, gözleri tozdan iltihaplanmış bir halde ateşli nitrat tarlasının üstüne alabildiğine düşen güneş ışığına çıkıp kaba ellerini bana uzatarak… ‘Seni uzun zamandır tanıyorum, kardeşim’ diyeceği bir zamandır”…

Bugün çocuklarımıza, verilmiş armağanları / yetenekleri insani kardeşliğin ve insani yardımlaşmanın aracısı olarak öğreteceğimize, onları, rekabetin ve bireyciliğin alanına taşıyacak olan IQ seviyesini ölçtürmekle meşgulüz daha çok. IQ seviyesini ölçen tekniklerle bilgisayarların çalışma mantığı aynı halbuki. Sonuçta hesaplama, karşılaştırma vb. zihin faaliyetlerinde üst düzeyde olmak, sadece bilgisayarların çalışma mantığına daha uygun olmayı ifade ediyor. Bu ise, hayatta başarılı olmanın asıl temeli olan, sevgiyi, yardımlaşmayı, beraberliği, insanların birbirini hem işte hem duyguda tamamlaması gerçeğini ifade etmiyor.

Sağlıcakla kalın.
Orhan Taşova 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu