Hastane

Üniversite hastanelerinde gelir gideri karşılamıyor

uniDöner sermaye gelirlerinin azaldığını söyleyen Prof. Dr. Hüseyin Akan, gelirin gideri karşılamadığını ve açığın gittikçe büyümeye devam ettiğini söyledi.

Atatürk Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı Üniversite Hastaneleri Birliği Derneği tarafından organize edilen “Üniversite Hastaneleri Birliği 9. Toplantısı” 24-25 Haziran 2011 tarihleri arasında Erzurum’da gerçekleştirildi. Kültür ve Gösteri Merkezi’nde düzenlenen ve iki gün süren toplantının açılış konuşmasını Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak ile Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü, Üniversite Hastaneleri Birliği Derneği (ÜHB) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Akan yaptı. Rektör Prof. Dr. Koçak, konuşmasında, Atatürk Üniversitesi hakkında çeşitli bilgiler verdi. Atatürk Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi’nde şu anda iki ayrı hastanede hizmet verildiğini ifade eden Prof. Dr. Koçak, her iki hastanenin yerleşkedeki yeni hizmet binalarında ve onarımı bitmek üzere olan eski binada toplanacağını, bu yıl ayrıca Kalp Merkezi’nin temelinin de atılacağını söyledi. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı düzenlemelerin önemli sonuçları olduğunu da hatırlatan Prof. Dr. Koçak, yeni düzenlemelerle hasta memnuniyetinin arttığını, ancak bu arada üniversite hastanelerinde ciddi bazı sorunların ortaya çıktığını ve bu sorunların henüz giderilemediğini anlattı. Prof. Dr. Hüseyin Akan ise konuşmasında Türkiye’de 40 üniversitenin tıp fakültesi bulunduğunu hatırlatarak, üniversite hastanelerin de ciddi sorunlarla baş etmeye çalıştıklarını ileri sürdü. Döner sermaye gelirlerinin azaldığını, 4-B uygulaması kapsamında kadro verilen hemşirelerin maaş ve sigortalarına varıncaya kader hemen tüm giderlerin döner sermayeden karşılandığını ancak gelirin gideri karşılamadığını ve açığın gittikçe büyümeye devam ettiğini savundu. Mevcut uygulamanın üniversite hastanelerinin verimliliğini düşürdüğünü bunun sorumlusu olarak da kendilerinin görüldüğünü anlatan Prof. Dr. Akan, Üniversite hastanelerinden ayrılan ve Sağlık Bakanlığı hastanelerine giden hekimlerin ise daha başarılı yöneticiler olarak gösterildiğini, bunun gerçek olmadığını vurguladı. Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri sonucu hasta haklarının genişlediğini, şu anda nerdeyse dünyada en kaliteli sağlık hizmetinin Türkiye’de verildiğini ifade eden Rektör Prof. Dr. Akan, “Ancak bunun sonunda başka sorunlar ortaya çıktı. En önemlisi israf arttı. Gerek kamu gerekse üniversite hastanelerinde yapılan hasta tetkiklerinin yüzde 40’tan fazlası gereksizdir. Ultrasonla halledilebilecek vakalar için bile emarlar, tomografiler çektiriliyor. Ben hekim olarak buna gerek görmüyorum diyemiyorsunuz, hasta istiyorsa çektirmek zorundasınız!”. Mevcut uygulama ile Üniversite hastanelerinde görev yapan doktorların ve hocaların bazı yönlerden değersizleştirildiğini, hasta merkezli uygulamanın bunda etkisi olduğunu ileri süren Rektör Prof. Dr. Akan, şöyle devam etti: “Geldiğimiz noktada hekimlik değersizleştirildi. Sadece hekim sayısının artmasıyla değil, sağlık hizmetinin çok kolay ulaşılabilir hale getirilmesiyle de değersizleştirildi. Vatandaşın sağlık hizmetine zor ulaşması ve değerini bilmesi de doğru değil. Fakat bu derece sağlık hizmetinin ucuzlatılması, sanıyorum hekime olan inancı yok edecektir. Bundan hastalar da zarar görecektir.” Prof. Dr. Akan, Üniversite hastanelerinde görev yapan hocaların hasta bakması sorununun da devam ettiğini, bu konuda, akşam saat beşten sonra, isteyen hastalara, belli bir miktar ücret ödemek koşuluyla hocalara muayene olma imkânın tanınmasının bir çözüm olabileceğini sözlerine ekledi.

Mali problemler

Açılış konuşmalarından sonra toplantının ilk oturumuna geçildi. YÖK Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk’ün başkanlığını yaptığı oturumda, Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Şencan, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Serhat Bor, Sağlık Bakanlığı Stratejik Geliştirme Başkanı Mehmet Atasever, ÜHB Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Salih Kılıçturgay, “Üniversite Hastanelerinin Mali Sorunları ve Ortak Kullanım Yönetmeliği” konusunu ele alarak tartıştılar. Birinci günün son oturumunda ise, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dünya Sağlık Teşkilatı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk, Tıp Eğitimi Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. İskender Sayek, Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Mektebi Müdürü Dr. Salih Mollahaliloğlu ve Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekeriya Aktürk, “Tıp Eğitiminde Dünya Deneyimi ve Sağlık Mesleklerinde Gelecek Eğilimi” başlığı altında bildiriler sundular. Üniversite Hastaneleri Birliği’nin 9. Toplantısı’nın son oturumuna Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ da katılarak bir konuşma yaptı. Akdağ, yaptığı konuşmada, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile Türkiye’nin sağlık siteminin temelinden değiştiğini söyledi. Daha çok hasta odaklı, çözüm ve insan odaklı bir sisteme dönük, gerek koruyucu hizmetler açısından, gerek sağlık promosyonu açısından, gerekse tedavi edici hizmetler açısından sistemin tamamen değiştiğine dikkati çeken Akdağ, sistemin bu değişikliğinin insana çok faydalı olduğuna işaret etti. Hastanelerinin problemleri olduğunu dile getiren Akdağ, toplantının amacının da, bunlara temas etmek olduğunu ifade ederek, Üniversite hastane yöneticilerinin bu hususta son yıllarda büyük çaba gösterdiğini söyledi. Bunun bir yönetici problemi olmadığına dikkati çeken Akdağ, şöyle konuştu: “Bazen kamuoyunda bu şekilde konuşulduğu gibi bir intiba var. Ama bu sistematik bir yönetim problemi, bence bunu kabul etmemiz gerekiyor. Yani şu anda bu hastanelerle ilgili geri ödeme sistemlerinden tutun da yönetim biçimlerine, satın alma usullerine ya da bu hastanelerdeki genel prensiplere, mevzuata kadar problemler… Bunun bir kısmını çözdük, bir kısmını çözme yolundayız. Hepsini çözebileceğimize de inanıyorum.” Tam Gün Yasası ve performans tartışmalarının da içinden rahatlıkla çıkılabileceğini belirten Akdağ, Marmara Üniversitesi ile birlikte bunu çalışmaya başladıkları zaman, sorunların büyük kısmının çözülebileceğini gördüklerini, hala çözülemeyen bazı sorunların da çözülme aşamasında olduğunu vurguladı. Performans uygulamalarıyla ilgili ortaya konulan şikayetlerin tamamen yönetmeliklerle ilgili uygulamalarla, pratikle alakalı olduğunu anlatan Akdağ, bu sorunları üniversitelerin rahatlıkla çözebileceğini ifade etti. Birlikte kullanımla alakalı tartışmaların da olduğunu dile getiren Akdağ, “Bu konudaki fikrimi şeffaf bir biçimde size söyleyeyim. Benim kafamdaki ana model aslında şudur; bunu YÖK ile de konuştuk. Söyleyeceğim cümle önemli bir cümle ve tartışma başlatacaktır, Türkiye‘de. Tartışma başlatması için söylüyorum. Sağlık Bakanlığının 66 civarında eğitim ve araştırma hastanesi var. Bunlardan 61’i aktif olarak eğitim hizmetleri veriyor” dedi.
“Hastaneleri Bakanlık işletmelidir”

Şu anda aktif olarak hastane hizmeti veren tıp fakültesinin sayısının da 60 civarında olduğunu ifade eden Akdağ, şunları ifade etti: “Benim kanaatime göre Sağlık Bakanlığı, eğitim hizmetlerini üniversiteye devretmelidir. Üniversiteler de hastane işletmeleriyle ilgili hususu Sağlık Bakanlığı’na devretmelidirler. İşte bunu konuştuğumuz zaman büyük bir tartışma kopmuş oluyor. ‘Sağlık Bakanlığı hastanelere göz dikti’ tartışması bu… Halbuki bunun Sağlık Bakanlığına hiçbir yararı yok. Sağlık Bakanlığı için bu yük olacaktır. Sağlık Bakanlığının o kadar çok işi var ki… Ama dünyada buna benzer örnekler çok.” Farklı ülkelerdeki sağlık uygulamalarından örnekler veren Bakan Akdağ, “İngiltere’de hastane yönetiminde, klinik yönetiminde hemşirelerin inanılmaz önemli rolleri var. Bir ziyaretimizde, hemşireye hastanedeki uygulamayı sorduk. ‘Yatışa, çıkışa kim karar veriyor?’ dedik. ‘Hastanelerin bir sistematiği var. Hasta gelir yatar, öteki ameliyat olacak hastalara da bakılır, gidilir’ dedi. Ama hakikaten bu iş böyle, bu mümkün. Biz bunun yürüyebilir olduğunu birçok üniversitede, tıp fakültesinde, öyle zannediyorum ki, belki 2011’in sonuna, 2012’nin yarısına kadar zaten göstermiş olacağız. Tabii ki, dikensiz gül bahçesi olmayacak, tartışma alanları olacaktır” diye konuştu. “Üniversite hastanelerinin mali durumlarının iyileştirilmesi gerekiyor” diyen Akdağ, Sağlık Bakanlığı olarak, Türkiye’nin en büyük sağlık işletmesi grubu olarak bu meseleyi çalışmaya başladıklarını söyledi. Üniversitelere mutlaka destek verilmesi gerektiğinin altını çizen Akdağ, “Yani üniversitelere sadece borçlarını azaltmaları maksadıyla verilebilecek ya da verdiğimiz hazine hibelerinin kalıcı olmayacağını söylemek isterim. Hazıra dağ dayanmaz. Mutlaka bu tedbirler alınmalıdır. Yalnız bu tedbirler alındıktan sonra da yönetimlere yaptırım uygulanmalı. Yani, eğer hastane yönetimi, kendisine bu kadar imkânlar verildiği halde, yine oranın mali işletmeciliğini yürütemiyorsa, o zaman o yönetimin de gitmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. Sağlık Bakanı Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hastane yönetimini, Sağlık Bakanlığının yapması hususu, zaman zaman tartışıldı. Biz buna çok gönüllü değiliz doğrusu. ‘İlla ki biz bunu almalıyız’ anlamında da söylemedim, bunu. Yollardan biri de budur. Bu yolun iyi bir yol olduğuna inanıyorum. Üniversitelerin kendi tercihiyle alakalı şeylerdir. Hatta bu üniversitelerin tercihine bırakılabilir. İsteyen böyle yapar, isteyen üniversitenin alacağı tedbirlerle buna kendisi devam eder. Ama her halükârda yöneticilerin gelirlerinden tutun da yönetici olarak işlerine devam etmeleri hususunda mutlaka yaptırım uygulaması vardır. Sağlık Bakanlığı için de her iş için de böyledir. Yani yaptırımı olmayan bir yöneticilikten verimlilik çıkaramazsınız, bu eşyanın tabiatına aykırıdır.”

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu