Medikal

Travma insanın psikolojik bütünlüğünü bozuyor.

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 6 Şubat 2023’te meydana gelen ve 10 ilde büyük yıkımlara neden olan büyük depremin 1 yılında Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’nin düzenlediği etkinlikte depremzedelerle bir araya geldi.

Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi ile gerçekleşen çevrimiçi etkinliğin moderatörlüğünü Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) Bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. İsa Yücel İşgör yaptı. Düzenlenen etkinliğe Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Veysel Eren de katılım sağladı.

“Travmada insanın psikolojik bütünlüğü bozuluyor”

Travmaların anlam boyutunu iyi değerlendirmek gerektiğini belirten Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Vücudumuzda travma olduğu zaman ortopedik sorunlar; kırıklar, yaralanmalar yaşanır. Bu ortopedik sorunlar yaşandığı zaman insan şiddetli bir ağrı hisseder. Ağrılar olur, alçılar, ameliyatlar insanlar uğraşır. Bu travma kişinin fiziksel bütünlüğünü bozuyor ve acı oradan kaynaklanıyor. Psikolojik travmalarda o bölgede yaşanan fiziksel bir travma, maddi bir kayıp yaşanıyor. İnsanlarda da vefat edenler hariç onların yakınları, o bölgedeki insanlarda da psikolojik olarak travma yaşanıyor. Bu travmada insanın psikolojik bütünlüğü bozuluyor. Fiziksel bütünlüğümüz vücutta bozulduğu zaman ağrı hissederiz, psikolojik bütünlüğümüz bozulduğu zaman ise korku ve anksiyete hissederiz.” ifadelerini kullandı.

“Kaoslar, krizler mükemmelin bir parçasıdır”

Travmanın psikolojik olarak anlam boyutuna bakmak gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “O hayat olayları, kusurlar, yanlışlar, eksikler, düzensizlikler aslında mükemmelin bir parçasıdır. Bu kuantum fiziği tanımlamasıdır. Kaoslar, krizler mükemmelin bir parçasıdır. Bunlar mükemmelin oluşması için evrendeki yaradılış kanunlarıdır. Her yaşam olayının bir tehdit boyutu bir de fırsat boyutu vardır, pozitif psikoloji olaya böyle bakıyor. Yaşadığımız her olayın tehdit boyutu; birçok maddi kayıplar olur, yakınlarımızı kaybetmemiz… Bunun fırsat boyutu ise bu olay bize ne öğretti diye bakabilmek ve travma sonrası büyümeyle ilgili ölçeği uygulamak. O ölçekteki maddeleri uygulamak yaşam felsefesini değiştiriyor, insanlar arası ilişkilerde bazı değişmeler oluyor, benlik algısında değişmeler oluyor.” dedi.

“En büyük küresel sorunumuz empati yoksunluğu…”

Daha önce travmanın sadece travmayı yaşayanları etkilediğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Daha önce posttravmatik stres bozukluğu oluyordu fakat dünyanın elektronik köy olması, iletişim teknolojileri, sosyal medyanın genellemesi gibi bundan sonra çıktı ki artık bu bölgede yaşayanlara birinci travma oluyorsa uzaktaki kişilere ikinci, üçüncü derece travma oluyor. Onlar da aynı acıyı yaşadılar. Gazze olaylarında da gördüğümüz gibi bütün dünya sanki Gazze’deymiş gibi acı çeken insanlar var. Danimarka’dan tut Amerika, İngiltere’ye kadar. Bu artık travmaların küreselleştiğini, tepkilerin küreselleştiğini gösteriyor. Bu iyi bir şey insanlık birbirini daha iyi anlayacak. Ne kadar çok sosyal temas olursa empati o kadar çok gelişir. En büyük küresel sorunumuz empati yoksunluğu. Bütün kötülükleri odaya doldursanız kapısını emin olun empati eksikliği açıyor. Empati eksikliğinin arkasında bencillik var. Bencil insan duygusal kör, duygusal sağırdır. Başkalarının duygularını, acılarını görmez. Bu nedenle travmaların risklerini değerlendirirken, biyolojik boyut, psikolojik boyut, sosyal boyut, anlamsal boyut diye hepsini ele almak gerekiyor.” şeklinde konuştu.

“Travmayı çözemeyenler o travmayı mumyalaştırıyorlar”

Travmayı unutturmanın çözüm olmadığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, travmayı minyatürize edilip hatırasının yaşatılması gerektiğini vurguladı. Tarhan; “Mesela kişi bir yakınını kaybettiği zaman onunla ilgili bir hatırası minyatürize edilip yaşattırılır. Travmayı çözemeyenler o travmayı mumyalaştırıyorlar. Yani bir sene önceki olayı aynı bugünün şiddetiyle, acısıyla yaşıyorlar. Bu psikolojik olarak mumyalaştırmaktadır ve bu travma devam ediyor demektir. Onun için minyatüre etsinler, unutmasınlar ama yeni olmuş gibi yaşamasınlar. Tabi böyle bir travma unutulmaz. Unutturmaya çalışmak doğru değil ama bunu yaşamamız gerekiyormuş deyip kabullenip tekrar olmaması için ne yapacağız dememiz lazım. Yas tepkisi, matem tepkisinde kişi travmayı minyatürize ederse yani küçültüp sembol haline getirip onun hatırasına saygı göstererek kendisine yeni bir yaşam stili oluşturursa o travmayı, yasını yönetmiş oluyor.” ifadelerini kullandı.

“Çözülmemiş yas komplike yas haline geliyor”

Çözülmemiş yasın komplike yas haline geldiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, bu durumda yasa depresyonun da eklendiğini belirtti. Tarhan; “Olay obsesyon şeklinde devamlı yaşanıyor. Bununla ilgili artık kaçınma davranışları, beklenti anksiyetesi oluyor. Devamlı olacak gibi bir beklenti içerisine giriyor. Kişinin devamlı bir sağlık endişesi oluyor devamlı aynı şey olacak gibi hastalık kaygısı oluşuyor. Bazı kişilerde yeti yitimi oluyor, eski verimliliği olmuyor eğer kişide eski aktivitelerine normal yaşta dönmediyse burada bu safhadan sonra artık bireysel çözüm gerekiyor. Kişiye özel tedavi genellikle ilaç ve terapiyle birlikte o yas süreci komplike yastan çözülmüş yasa çevrilebilir. Hala Gölcük depreminin etkisiyle gelen vakalar oluyor, eskiye göre çok azalsa da hala var. Bu olayı çözemeyen kişiler çözmüş gibi oluyorlar fakat o stres altında beyindeki o çözülmemiş yas pat diye alevleniyor. Depremi hatırlatan bir olay deprem yaşanıyormuş gibi oluyor. Başka bir yerde deprem olsa sanki kendi başına geliyormuş gibi oluyor. Bunlar olacaktır ama bunların şiddeti ve sıklığının giderek azalması gerekir. Birdenbire azalması mümkün değil, bir ağacı kestiğiniz zaman birden kurumaz yavaş yavaş kurur. Bu travmada yavaş yavaş çözülecektir. Bu kişilere bireysel destekler, kişiye özel çözümler aramak gerekiyor ama bunu yapabiliyorsa uzmana, bir ilaç tedavisine gerek kalmıyor.” dedi.

“Yüzleşmekten kaçmak travmayı derinleştiriyor…”

Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Veysel Eren, düzenlenen programın deprem bölgesi için kendilerine çok faydalı olduğunu söyledi. Eren; “Değerli hocama çok teşekkür ediyorum katkılarından dolayı, tespitleri son derece doğru gerçekten yüzleşmekten kaçmak aslında travmayı derinleştiriyor o nedenle biz buradaysak, buralıysak, burada çalışıyorsak bir şekilde burada olmamız gerekir. Yani buradan uzakta bu travmanın atlatılması çok mümkün olmuyor. Biz depremin ilk gününden beri buradayız, üniversitemizi ayağa kaldırmaya çalışıyoruz ve buradaki gelişmelerde bir katkımızın olduğunu görmek bizi mutlu ediyor. Umarım Nevzat hocamızın da bahsettiği gibi şehrimizin bu yaşamış olduğu deprem Türkiye’nin kaderinin değişmesinde hem de bölgenin kaderinin değişmesinde önemli bir rol oynar. Buradaki insanlar çok daha güçlü bir biçimde bu felaketten bir an önce kurtulurlar.” ifadelerini kullandı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu