Meme kanseri ölümcül bir hastalık olmaktan çıktı
Prof. Dr. Christian Jackisch, metastaz evresinde bile uygulanacak yöntemlerle meme
hastalığından ölme döneminin artık kapandığını söyledi.
Almanya Marburg Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Direktör Yardımcısı
Prof. Christian Jackisch, meme kanserinin kullanılan yüksek teknolojik ürünler sayesinde artık
ölümcül bir hastalık olmaktan çıkıp kronik bir hastalığa dönüştüğünü söyledi. Bu yıl Antalya’da
ilki düzenlenen ‘İmmünoOnkoloji Hedefe Yönelik Kanser Tedavileri Kongresi’ kapsamında
Hacettepe Üniversitesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyesi ve İmmünoOnkoloji Derneği
Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İsmail Çelik ile Almanya Marburg Üniversitesi’nden Kadın
Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Direktör Yardımcısı Prof. Dr. Christian Jackisch, Xanadu
Resort Otel’de bir basın toplantısı düzenledi.
En çok akciğer ve meme kanseri görülüyor
Toplantıda konuşan Prof. Dr. İsmail Çelik, Sağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanlığı’nca
yayınlanan rapora göre Türkiye’de her yıl yaklaşık 98 bin erkek, 63 bin kadının kansere
yakalandığını belirterek, “En sık görülen kanserler erkeklerde akciğer, kadınlarda meme kanseri.
Akciğer kanserinde hastaların yarısı ileri evrede teşhis edilirken, meme kanserinde bu oran sadece
yüzde 8’lerde. Rapora göre, Türkiye kanser istatistikleri verileri 2013 yılında ülkemizin yüzde
50’sini kapsama oranına ulaştı. 2014 yılında kurulum aşaması bitecek olan yeni merkezler ile 81
ilde de aktif kanser kayıt merkezi hizmetleri başlayacak ve yüzde 100 kapsama oranına ulaşacak”
dedi.
Coğrafyaya göre değişiyor
Türkiye’de meme kanserinin Doğu’da az, Batı’da daha fazla görüldüğünü belirten Prof. Dr. Çelik
şöyle konuştu: “Türkiye’de meme kanseri rakamları batılı ülkelerden az değil. Kadınlarda en sık
görülen meme kanseri, her 4 kadın kanserinden birisi olmaya ediyor. Türkiye’de kanser türleri ve
oranları coğrafi bölgelere göre farklılık gösteriyor. Doğu Anadolu’da yaşayan biriyle İzmir’de
yaşayan birinin kanser olma riskleri ve yakalanabilecekleri kanser türleri farklılık gösteriyor.”
İpekyolu kanserleri
Dünyada mide kanserinin bağırsak kanserinden fazla olduğu tek bölgenin Türkiye’nin doğusu
olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Çelik, şöyle devam etti: “Erzurum’da yaşayan biri çayı sıcak ve
çok fazla içiyor, kırmızı et tüketiyor, biraz da yaşlanınca çok da fazla hareket etmiyor, şişmanlıyor.
Bir de eğer sigara içiyorsa bunların hepsi mide ve yutak kanseri riskini artırıyor. Bu nedenle mide
kanseri ve yutak borusu kanseri ‘İpek Yolu kanserleri’ olarak da adlandırılıyor.”
“Meme kanseri Türkiye’de azalmaz”
Meme kanserinin Türkiye’de hiç azalmayacak ve gittikçe artacak gibi göründüğünü vurgulayan
Prof. Dr. Çelik, “Ama bu kötü ve korkutucu bir haber değil. Artmasında bir mahsur yok. Çünkü
buz dağının daha kolay tedavi edilebilir bir kısmının yakalanması bizi korkutmaz. Erken
yakalamaktan korkmayız. Meme kanseri Türkiye’de azalamaz, dünyanın hiçbir yerinde azalması
beklenmez, zaten tanısal yöntemlerle artar. Türkiye’nin kanser haritasında meme kanseri her
zaman önemli olacaktır” dedi.
Meme kanseri kronik hastalığa dönüştü
Marburg Üniversitesi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Direktör Yardımcısı
Alman bilim adamı Prof. Dr. Christian Jackisch da, meme kanserinde hedefe yönelik ilaç
tedavilerini anlattı. Prof. Dr. Jackisch, metastaz evresinde bile uygulanacak yöntemlerle meme
hastalığından ölme döneminin artık kapandığını söyledi. Meme kanserinin kullanılan yüksek
teknolojik ürünler sayesinde artık ölümcül bir hastalık olmaktan çıkıp kronik bir hastalığa
dönüştüğünü aktaran Prof. Jackisch, “Meme kanseri dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerde kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Verilere göre, Türkiye’de her yıl yaklaşık 20
bin kadın meme kanserine yakalanmaktadır. Meme kanseri tedavisinde önceleri klasik kemoterapi
ilaçları dışında tedavi seçeneği yoktu, ancak artık günümüzde yeni ve daha etkin kemoterapi
ilaçları, hormonal tedavi ilaçları ve hedefe yönelik ilaçlar kullanılmaya başlandı” diye konuştu.
Yeni alternatifler ortaya çıkıyor
Meme kanserinde her dört hastanın birinde pozitif olan HER2 proteininin bu anlamda çok önemli
bir hedef olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Jackisch şunları söyledi: “Trastuzumab etkin maddeli
ürün, HER2 proteini pozitif meme kanserli hastalarda dünyada ruhsatlandırılan ve kullanılan ilk
hedefe yönelik ilaçtır. Hem erken hem de ileri evre hastalığı olanlarda kemoterapi veya
hormonoterapi ilaçlarıyla birlikte standart tedavi olarak kullanılmaktadır. Aynı grup hastalarda
ilaçlardaki gelişmeler rekabetin kızışmasına, daha farklı ve etkinlikte alternatiflerin çıkmasına yol
açmaktadır. Trastuzumab dışında, yeni ürünler, FDA ve EMA onay süreçlerine girmekte ve birçok
ülkede kullanılmaya başlamaktadır. Trastuzumab’ı erken evrede 1 yıl vermek avantaj sağlıyor.
Cerrahi geçirmiş hastalar da Trastuzumab kullanıyor. Yeni tedavilerde Pertuzumab ek olarak
veriliyor. Trastuzumab dışında, Adotrastuzumab emtansine, Pertuzumab ve Lapatinib gibi tedavi
şansını daha da arttıran yeni ürünler, FDA ve EMA onay süreçlerine girmekte ve birçok ülkede
kullanılmaya başlanmaktadır.” Prof. Dr. Christian Jackisch, ilerleyen dönemlerde meme kanserinin
cerrahi müdahale olmadan ilaç tedavileri ile yok edilebileceğini sözlerine ekledi.
Böbrek kanserinde yeni bir tedavi seçeneği
Böbrek kanserinde umut veren en yeni araştırmaların tartışıldığı, 1418 Mayıs tarihlerinde
Antalya’da yapılan 1.İmmünoOnkoloji ve Hedefe Yönelik Kanser Tedavileri Kongresi’nde,
böbrek kanseri tedavisiyle ilgili son gelişmeler de ele alındı. İmmüno Onkoloji Derneği Genel
Sekreteri ve Gazi Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun,
böbrek kanseri tedavisinde yeni hedefin en az yan etki olduğunu belirtti. Prof. Dr. Uğur Coşkun,
böbrek kanserinin tedavisinde kemoterapi döneminin artık kapandığını belirterek, böbrek
kanserinde yan etkisi düşük yeni nesil hedefe yönelik ajanların bulunduğunu söyledi. Tüm
dünyada görülen kanser vakalarının yüzde 2’sini oluşturan böbrek kanserinin, gelişmiş ülkelerde
daha çok görüldüğüne dikkati çeken Prof. Dr. Coşkun, belirlenme hızının da giderek arttığını
belirterek, “Hızlı ilerleyen böbrek kanseri, ürolojik tümörler içinde en yüksek ölüm oranına sahip
kanserdir” dedi.
Pazopanib kullanımı
Prof. Dr. Uğur Coşkun şunları söyledi: “Modern tedavide biyolojik ajanlar ve özellikle hedefe
yönelik tedaviler ilk sıradadır. İlaçlardaki gelişmelere paralel hastaların önündeki tedavi
seçenekleri de çoğalmaktadır. Yaşam süresini uzatma açısından başa baş olan birçok etkili seçenek
arasında hekimin daha çok yan etki yönetimine ve yaşam kalitesine ağırlık vermesi
gerekmektedir.” Yeni nesil tedaviler arasında yer alan “Pazopanib”in böbrek kanserinde etkinliği
gösterilmiş bir hedefe yönelik ajan olduğunu kaydeden Prof. Dr. Coşkun, bu ilacın Türkiye’de
biyolojik tedaviler (interferon ya da interlökin) sonrasında ilerleme görülmüş, ileri evredeki veya
diğer organlara yayılma evresindeki böbrek kanseri tedavisinde ruhsatlandırılmış durumda
olduğunu dile getirdi. “Pazopanib” kullanımına bağlı yan etkilerin diğer tedavilere kıyasla daha
düşük olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Coşkun, “Diğer ajanlar ile karşılaştırıldığında tedaviye ara
verme ve tedaviyi kesme oranı en düşük olan Pazopanib, böbrek tümörü tedavisi alan hastalarda
hayat kalitesine anlamlı bir katkı sağlayan bir tedavi seçeneği olarak öne çıkmaktadır” diye
konuştu.
Yusuf KÜRKÇÜOĞLU