Makale

Kalça eklemindeki kireçlenmelerin cerrahi girişim ile önlenmesi

Dikkatli bir muayene ve uygun pozisyonda çekilen röntgen grafileri ile tanı büyük oranda kesinleştirilebilir.
İleri yaşlardaki bireylerde ciddi bir sağlık sorunu olan kalça eklemindeki kireçlenme ya da tıbbi adı ile artrit, birçok sebebe bağlı olabilir. Doğuştan kalça çıkığı, romatizmal hastalıklar, eklemi ilgilendiren enfeksiyon, geçirilmiş kırıklar gibi birden fazla etmen burada rol oynayabilir. Ancak bireylerin çoğunda yakın zamana kadar altta yatan bir sebep bulunmadığı ve yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak artritin geliştiği düşünülmekteydi. Yakın zamanda yapılan çalışmalar, kalça ekleminde küçük şekil bozukluklarının, kalça eklemi mekaniğini bozarak yıllar içinde artrite yol açtığını gösterdi. Femoro-asetabuler sıkışma (FAS) adı verilen bu durum, çok daha erken yaşlarda, bazen 20’li yaşlarda bile bulgu vermektedir. Daha önemlisi, erken tanı konularak cerrahi tedavi ile düzeltilebilen bu durum, ileride gelişmesi muhtemel artriti de önlenebilir bir hastalık haline getirmiştir. Son yıllarda giderek daha fazla uygulanan kalça artroskopisi, teknik zorluklarına ve özel deneyim gerektirmesine rağmen bu hastalığın tanı ve tedavisinde yeni bir çığır açmıştır. İki santimetrelik küçük kesilerden yapılan kalça artroskopisi, eskiden büyük cerrahi kesiler ve kemiğin bir kısmının kesilerek kalça ekleminin yerinden çıkartılmasını gerektiren açık cerrahilere oranla işlemi hasta için çok daha konforlu hale getirmiş, iyileşme süresini belirgin olarak kısaltmıştır. Kalça eklemi, küre şeklinde bir femur başı ve bunun içine yerleştiği asetabulum adı verilen yuva şeklinde kemiklerden oluşur. İki kemik arasında yük taşıyan bir eklem kıkırdağı ve dizdeki menisküse benzeyen ve yük taşımada önemli görevleri olan labrum adı verilen bir yapı bulunur. Labrum C şeklinde bir yapı olup, conta vazifesi görür. İşte gerek femur başının tam küre şeklinde olmaması, gerek asetabulumun normalden daha derin veya dönük olması, belirli hareketler sırasında eklem yüzleri arasında anormal bir sıkışmaya ve aşırı yüklenmelere sebep olur. Bu yükler önceleri conta görevi yapan labrumda, sonra onun hemen komşuluğundaki eklem kıkırdağında harabiyete yol açarak artrit sürecini başlatır. Tedavi edilmeyen olgularda yıllar içinde kıkırdak harabiyeti ilerler ve kalça eklemi protezi gerektirecek aşınmalar ortaya çıkar. Eklemdeki labrum ve kıkırdak hasarı ileri seviyeye ulaşmadan, kalça artroskopisi ile bu kemik sıkışma düzeltildiğinde, kalça ekleminde gelişecek olan artritin önüne geçilebilir. FAS’ın en önemli bulgusu ağrıdır. Hastalar genellikle ağrının yerini çok iyi tanımlayamaz ancak kasık ve kalça ekleminin ön bölgesini işaret ederler. Ağrı uyluğun ön yüzü boyunca dize doğru yayılabilir. Özellikle çömelme ve alçak sandalyeye oturma ile ağrı şiddeti artar. Belirli kalça hareketlerinde kısıtlanma ortaya çıkar. Nadiren eklemde bir takılma ve atlama hissi olabilir. Ağrı arttıkça topallama belirgin hale gelebilir. Tipik olarak 30-40 yaşları arasında daha sık görülmekle birlikte, özellikle spor yapan bireylerde çok daha erken yaşlarda bulgular ortaya çıkabilir. FAS’ın tanısında en önemli aşama hastalığın varlığından haberdar olmaktır. Tanı kriterleri yeni tanımlandığı ve görüntüleme yöntemlerindeki bulgular, eskiden normal kabul edilen değişiklikler olduğu için, FAS özellikle aranmaz ise tanı gecikebilir.  Birçok hasta kasık fıtığı, bel fıtığı, osteitis pubis, tendinit gibi tanılarla tedavi almış olabilir. Dikkatli bir muayene ve uygun pozisyonda çekilen röntgen grafileri ile tanı büyük oranda kesinleştirilebilir. Daha sonra tedavinin planlanması ve takibi için üç boyutlu tomografiler ve manyetik rezonans görüntüleme teknikleri gibi daha ileri incelemeler yapılabilir. FAS tedavisinde amaç, kalça eklemindeki kıkırdak harabiyeti ilerleyip artrit gelişmeden önce sıkışma durumunun düzeltilmesidir. Geçmiş yıllarda bu işlem oldukça büyük bir ameliyat gerektiren açık cerrahi ile yapılmaktaydı. Açık cerrahide bu bölgeye ulaşmak için kemiğin bir kısmını kesmek, kalça eklemini yerinden çıkartarak sıkışmayı düzeltmek, kalçayı tekrar yerine yerleştirmek ve sonrasında kesilen kemiği tekrar vidalamaktan oluşan bir işlemler dizisi gerekmekteydi. Kalça artroskopisi, diz ve omuz gibi sık yapılan eklemlerdeki artroskopilerin aksine, teknik olarak zor, süre olarak uzun, özel deneyim ve enstrümanlar gerektiren bir işlemdir. Artroskopinin en büyük avantajı, 2 cm’lik cilt kesilerinden bütün işlemin yapılabilmesi, ekleme ulaşmak için kemik kesileri ve kalçayı yerinden çıkartmaya gerek duyulmamasıdır. Hastaların işlem sonrasında rehabilitasyonu ve işlerine dönmeleri çok daha kısa sürede olur.

Prof. Dr. N. Reha Tandoğan
Ankara Özel Çankaya Hastanesi

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu