Erkeklerde görülen mesane kanserinin yüzde 50’si sigaradan kaynaklanıyor

uroonkoloji10. Üroonkoloji Kongresi’nde, mesane kanserlerinin yüzde 20’sinin mesleki kanserojenlere maruz kalma sonucu oluştuğu belirtildi.

10. Üroonkoloji Kongresi 26-30 Ekim tarihleri arasında Antalya, Belek Cornelia Diamond Otel’de gerçekleştirildi. Üroonkoloji Derneği tarafından düzenlenen kongrede; Türkiye’den 75, ABD, Belçika, Hollanda ve Avusturya başta olmak üzere Avrupa’dan 15’e yakın davetli yabancı konuşmacı yeni gelişmeleri katılımcılarla paylaştı. 18 Oturum, 6 Kurs ve 3 Uydu Sempozyumu’nun yapıldığı kongrede; 133 poster, 44 sözel ve 17 video bildiri sunumu yer aldı. Yoğun geçen bilimsel programda; “Yeni milenyumda Prostat Kanser Taraması: Ürologlar erkeklere ne söylemeli?”, ”Üroonkolojide hayat kalitesi”, “Yüksek riskli lokalize prostat kanseri”, “Lokal ilerlemiş prostat kanseri tedavisinde radyoterapi: güncel sonuçlar (IMRT, 3D, proton ışın terapisi, brakiterapi)”, “Mesane kanseri”, “Üroonkolojik cerrahide ince noktalar: prostat ve testis kanseri”, “Testis koruyucu cerrahi”, “PSA ve Prostat kanseri” gibi önemli konu başlıklarında oturumlar düzenlendi. Teknolab firması da yeni ürünlerini kongrede açtığı stantta doktorlara tanıttı. Kongre çerçevesinde düzenlenen basın toplantısına; Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Levent Türkeri, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Üyesi, Üroonkoloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Çağ Çal, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Üroonkoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Sinan Sözen, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sümer Baltacı, Hacettepe Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Üroonkoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Haluk Özen katıldı. Ürolojik kanserler arasında; akciğer kanserinden sonra en sık görülen kanser türünün prostat kanseri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haluk Özen, Sağlık Bakanlığı’nın izniyle Üroonkoloji Derneği tarafından Türkiye genelinde gerçekleştirilen 6 bin 693 kişinin incelendiği saha çalışmasından elde edilen verilere göre, Türkiye’de prostat kanserinin yüz binde 35 oranında görüldüğünü söyledi. Ayrıca, hastalığın erken teşhis ve tedavisi için yıllık prostat muayenesinin yanı sıra kanda PSA (Prostat Spesifik Antijen) düzeyinin belirlenmesi, idrar tahlili yapılmasının gerekli olduğunu da belirten Prof. Dr. Özen, “45 yaş ve üzeri tüm erkeklerin yılda bir kez ürolog muayenesi yaptırması ve kandaki PSA düzeylerini kontrol ettirmesi gerekiyor” dedi. 

FDA 4 ilaca onay verdi

Prof. Dr. Özen, birinci derece akrabasında prostat kanseri olan kişiler için bu yaşın 40’a düşürülebileceğini kaydetti. Prof. Dr. Haluk Özen, ileri evrede belirlenen, teşhisi gecikmiş hastalar için Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) onaylı 4 ilacın yıl içinde kullanımına başlandığını müjdeledi. Bir yılda aynı hastalığa ilişkin 4 yeni ilacın geliştirilmesinin pek olağan bir şey olmadığına da değinen Prof. Dr. Özen, “İleri evre prostat kanserinde insanlarımız için çok umutlu sonuçlar var. Bu ilaçlarla onların ömrünün uzatıldığı ortaya kondu. Geciken ve tedavisi başarısız olanlarda bile son bir yıldaki gelişmeler onlar adına fevkalade umut verici” diye konuştu. Söz konusu ilaçların özellikle ilerlemiş prostat kanseri hastaları için olduğunu ve erken tanı ve tedaviyle bu ilaçlara ihtiyaç olmayacağının da altını çizen Prof. Dr. Haluk Özen, ilaçların Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) geri ödeme sistemi içinde yer almasının daha uzun bir sürece ihtiyacı olduğunu söyledi. FDA onaylı bu ilaçların henüz ruhsatlandırılmadığını belirten Prof. Dr. Özen, şöyle konuştu: “Türkiye’de ruhsatlandırmada problem var. Benim bildiğim 400 civarında molekül ruhsatlandırmayı bekliyor. Yeni çıkan ilaçların hepsi yüksek teknoloji gerektiren ve dolayısıyla pahalı ilaçlar. Büyük ihtimalle ruhsatlandırma iki üç sene alacak.” Mesane kanserinde ölüm riskinin prostat kanserine oranla bir miktar daha fazla olduğunu belirten Prof. Dr. Baltacı da, erkeklerin kadınlara oranla mesane kanseri riskinin 3 – 4 kat daha fazla taşıdığını söyledi. Prof. Dr. Baltacı, İzmir ve yöresinde yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre erkeklerin 10 kat daha fazla risk altında olduğunu ifade etti. Sigara kullananların ciddi risk altında olduğuna da değinen Prof. Dr. Baltacı: “Mesane kanserlerinin erkeklerde yüzde 50’si, kadınlarda yüzde 23’ü sigaradan kaynaklanmaktadır. Mesane kanserlerinin yüzde 20’si mesleki kanserojenlere maruz kalma sonucu oluşmaktadır” diye konuştu.

Sigara kullanımı böbrek kanseri riskini artırıyor

Prof. Dr. Çağ Çal ise her yıl yaklaşık 10 bin kişiden birinin böbrek kanserine yakalanmakta ve 30 bin kişiden birinin de bu hastalıktan öldüğünü söyledi. Erken evrede teşhisle, hastaların yüzde 90’ından fazlasında 10 yıla varan hastalıksız sağlamlık sağlanabildiğini belirten Prof. Dr. Çal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Böbrek kanserlerinin çoğu kalıtsal sebeplerden değil kansere neden olan kimyasalların ya da dış etkenlerin etkisi ile meydana gelmektedir. Hedefe yönelik tedavide (sistemik tedavi) ciddi çalışmalar var.” Sigara kullanımının böbrek kanseri riskini yüzde 40 oranında artırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Çal, şunları söyledi: “Sigara dumanındaki kansere neden olan kimyasallar solunum sonrası kan dolaşımına geçmekte ve böbreklerde filtre edilmektedir. Böbreklerdeki filtrasyon sırasında bu kimyasalların böbrek hücresi DNA’sında hasara sebep olduğu ve tümör oluşumuna yol açtığı düşünülmektedir.” Prof. Dr. Çal, inmemiş testis nedeniyle cerrahi geçiren erkeklerin de testis tümörleri açısından riskli grupta olduğunu söyledi. Prof. Dr. Çal, çok ciddi tedavilerle sorunun % 95 oranında ortadan kaldırılabildiğini ifade etti. Prof. Dr. Levent Türkeri ise faydası olduğu iddia edilen bitkisel kökenli ilaçların hemen hemen hiçbirinin etkinliğinin bilimsel olarak kanıtlanamadığını söyledi. Prof. Dr. Türkeri, “Yıllarca prostat kanserinin gelişiminde e vitaminin ve selenyum denilen bir mineralin etkisi olduğuna dair bir takım bilgilerimiz vardı. Biz bile bunun doğru olabileceğini düşünüyorduk. Fakat yakın zamanda tamamlanan büyük bir bilimsel çalışma bırakın engellemeyi, görülme sıklığını arttırdığını gösterdi. Faydası olmaktan ziyade ölümüne bile yol açabiliyor” diye konuştu.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu