Kongre - Fuar

Anemi ölüm riskini artırıyor

hematoloji-kongresi
Türk HematolojiDerneği (THD) tarafından düzenlenen 42. Ulusal Hematoloji Kongresi Antalya’da yapıldı.

 

Türk HematolojiDerneği (THD) Başkanı Prof. Dr. Ahmet MuzafferDemir, “Anemiye ikinci bir bulgu eklendiğinde ölüm oranını artırıyor. Kronikböbrek hastalığında anemi çok büyük bir risk faktörü. Anemiyi iyileştirincehastanın yaşam süresini uzatmış oluyorsunuz” dedi.

Antalya’da800’ü aşkın katılımcı ile düzenlenen 42. Ulusal Hematoloji Kongresi’nde; 17bilimsel oturum ve 13 uydu sempozyumda 47 oturum başkanının moderatörlüğünde 66konuşmacı sunumlarını gerçekleştirdi. 12 sözlü sunu oturumunda, 60 sözlübildiri ve 10 ekranda 60 sözel tartışmalı poster ve kalan kısmı poster sunumuolacak şekilde toplam 368 bildirinin yer aldığı belirtildi.

Anemininönemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirten Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir,aneminin tek başına çok alışıldık bir hastalık olduğunu vurguladı. Toplumdabirçok kadında anemiye rastlandığını da belirten Demir, “Anemi her yaştagörülebilmesine rağmen bazı özel durumlarda daha sık görülmekte ve yatkınlıkoluşturan durumlar olmaktadır. Başka hastalıklarla birlikte kansızlık olması ohastalığın seyrinde değişiklikler oluşturmakta hatta ölüm riskiniarttırmaktadır. Özellikle ileri yaşlardaki anemi, sindirim sistemi gibihastalıklara işaret etse de anemi diğer hastalıklardan ölme riskiniartırmaktadır. Kronik böbrek hastalığında anemi çok büyük bir risk faktörüdür.Anemiyi iyileştirince hastanın yaşam süresini uzatmış oluyorsunuz. Ayrıca,Kansızlığın felçli hastalarda ölüm oranını arttırdığı Ağustos 2016 tarihindeyayınlanan oldukça geniş hasta içeren bir çalışmada gösterilmiştir” dedi.

Çalışmanınortalama 77 yaşında 8 bin 13 hasta arasında yapıldığını ve bu hastalarınhepsinin 2003 ile 2015 yılları arasında hastanede akut inme geçiren hastalararasından seçildiğini aktaran Prof. Dr. Demir, şöyle devam etti: “Araştırmadahastaların felç geçirdiği yıl, hemoglobin düzeylerinin ve anemi sıklığının ölümriski üzerine etkileri incelenmiş. Sonuç olarak, hastaların yüzde 25’inde anemitespit edilmiş ve bu da felç sonrası yıl ölüm riskini artırdığını göstermiştir.Bu hastalar arasında iskemik felç geçirenlerde anemisi olanların iki kat fazlaölüm riski olduğu gösterilmiş, hemorajik felç geçiren hastalarda ise anemiliolanlarda 1,5 kat daha fazla ölüm riski tespit edilmiştir. Bu araştırıcılarsonrasında 20 çalışmayı değerlendirmişler ve 30 bin hastada felç sonuçları ileanemi arasında bir bağlantı bulmuşlar. Böylece felç geçiren yaşlı hastalardagörülen kansızlıkların ölüm oranını artırdığı görülmüştür.”

Lenfomadayeni ilaçlar sihirli değnek değil

DokuzEylül Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve THD Yönetim Kurulu GenelSekreteri Prof. Dr. Güner Hayri Özsan ise, Hodgkin lenfomanın özellikle erkenevrede yakalandığı takdirde standart kemoterapiler ile büyük oranda şifanınelde edildiği bir hastalık olduğunu vurgulayarak, yeni bir ilacıngeliştirildiğini ancak bu ilacın bir sihirli değnek özelliği taşımadığınıbelirtti. Prof. Dr. Özsan, Multipl Myelom tedavisiyle ilgili de şu bilgileripaylaştı: “Hematolojinin bir diğer habis hastalığı olan Multipl Myelom’da iseson 10 yılda olan gelişmeler hastaların yaşam sürelerinde belirgin artışlarısağlamıştır. Bu alandaki gelişmelerden biri de yine bağışıklık sistemiaracılıklı bu habis hücreleri öldürmeye yönelik geliştirilmiş monoklonalantikorlardır. Özellikle çoklu tedaviler sonrası tekrarlamış hastalıkta buhücrelerde var olan antijenlere yönelik geliştirilmiş monoklonal antikorlarlabaşarılı sonuçlar elde edilmiştir. Hodgkin örneğinde olduğu gibi buantikorların özellikle standart tedavi yaklaşımları ile birlikte kullanımlarıbüyük bir olasılıkla başarı oranlarını arttıracaktır. Unutulmamalıdır ki, bahsettiğimizbu yeni ilaçlar tek başına standart tedavilerin yerini almayacak, birliktekullanılarak bu tedavilerin gücünü artıracaktır. İlerleyen süreç içindegöreceğimiz yeni gelişmeler ile de umuyoruz çok daha hedefe yönelik yan etkipotansiyelleri daha düşük tedavi uygulamaları gerçekleşecektir”

Hemofilidedaha az enjeksiyon

İstanbulÜniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhlis Cem Ar dahematologların eğitimiyle ilgili yeni bir uygulamadan söz etti. Hematolojininçok farklı dallara ayrıldığını da belirten Doç. Dr. Ar, “Artık hematolojininiçinde de hastalık gruplarına özel uzmanların yetişmesi lazım. Biz de birmiktar bu yönde gidişi desteklemek için o konularda uzmanlaşmış uzmanlaryetiştirmeyi amaçladık. Belli kriterlere göre genç hematologları seçerek lenfomave kanama hastalığı olan hemofili için bu sene için iki sınıf oluşturduk. Buarkadaşlara 6 ay boyunca eğitim vereceğiz. Hem tıbbi hem de kişisel gelişimprogramlarını bu sunuma dahil ettik. 6’ncı ayın sonunda bu bilgileri kullanarakbir sunum yapacaklar ve onlardan en iyi puanla bitireni ve yurt dışında bellibir süre eğitimlerini devam ettirecekleri şekilde ödüllendireceğiz” diyekonuştu.

Her 10 binerkek doğumda bir görülen kanama eğilimli seyreden kalıtsal bir hastalık olanhemofili konusunda yeni bir uygulamadan da söz eden Doç. Dr. Ar, “Doğuştankanamayı durdurmak için gereken ve pıhtılaşma faktörü denilen bir kanproteininin eksikliği sonucu oluşan hemofilide hastalar yürümeye başladıklarıyaştan itibaren özellikle diz, dirsek, ayak bileği gibi ağırlık taşıyaneklemlerde kanamalarla karşılaşırlar. Hemofilik artropati adı verilen vetekrarlayan kanamalara bağlı eklem hasarı sonucunda gelişen sakatlığı anlatanbu durum hemofilinin en önemli komplikasyonudur. Eklemlerde meydana gelenkalıcı hasar hastaların sadece hareketini kısıtlamakla kalmaz aynı zamandasosyal yaşamdan kopmalarına da neden olur. İş gücü kaybına, eğitimin aksamasınayol açar. Bu nedenle kanamayı, dolayısıyla sakatlığı engellemek ve hastalarınnormal yaşamlarını devam ettirmelerini sağlamak amacıyla hemofili hastalarınaerken yaşlardan itibaren eksik olan pıhtılaşma proteinin haftada 2-3 gün damaryolu ile verilmesi önerilmektedir. Ancak haftada 2-3 kez damar yolu ile tedavialmanın kendi içinde güçlükleri vardır. Her ne kadar damar içi enjeksiyonamacıyla hastaneye gelmekten kurtarmak amacıyla hastalara kendi kendilerinedamar içine faktör uygulama becerisi öğretilse de hastaların çoğu için haftadabirkaç kez enjeksiyon yapmak bir süre sonra bıkkınlık yaratmakta ve tedavideaksamalara neden olmaktadır. Bu bağlamda geliştirilen daha uzun etkilipıhtılaşma faktörleri hastaların tedavisinde önemli bir rahatlama getirecek veyaşam kalitelerinde belirgin bir düzelmeye yol açacaktır. Hastalar haftada 2-3kez yerine 1-2 kez enjeksiyon yaparak kanama riskini kontrol etme imkanınakavuşacaktır” dedi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu