Sağlık Bakanı Akdağ: Cari açığın çözümü yerli üretim

Sağlık Bakanı Akdağ: Cari açığın çözümü yerli üretimSağlık Bakanlığı, Türkiye’de sağlık ürünlerinde yerli üretimin artırılması için yaptığı çalışmalara hız verdi.

Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de sağlık ürünlerinde yerli üretimin artırılması için yaptığı çalışmalara hız verdi. Bu kapsamda hazırlanan kanun hükmünde kararnamede özel bir düzenleme yapıldı. Uzun vadeli, ön ödemeli siparişler ve diğer Mali ve ekonomik teşvikler tespit edilerek, bu ürünlerin off-set ticareti düzenlenecek. Buna göre, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları, sağlık hizmeti sunumunda ihtiyaç duyulan ve ileri teknoloji gerektiren ürün ve hizmetlerin üretimine, teknolojilerinin geliştirilmesine ve yurt dışından transferine yönelik, yerli ve yabancı yatırım ve teknoloji imkânlarını araştıracak, teşvik edecek, gerektiğinde bu konudaki girişimlere iştirak edecek. Bu amaçla şirket kurabilecek, ihtiyaç halinde alım garantili yerli üretim yaptıracak, bu ürünlerle ilgili araştırma, geliştirme, prototiplerin imalini sağlayacak. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, bu alanda yapılan çalışmalar hakkında bilgi vermek ve görüşleri dinlemek üzere OSTİM Organize Sanayi Bölgesi sanayicileriyle bir araya geldi. OSTİM OSB Başkanı Orhan Aydın, yönetim kurulu üyeleri, ORSİAD Başkanı ve Bölge Müdürü Adem Arıcı ile birim müdürleri tarafından OSTİM yönetim binasında ağırlanan Bakan Akdağ, toplantıda OSTİM’li sanayicilerle bir araya geldi. Özellikle OSTİM Medikal Kümelenmesi üyesi sektör firmaları ile görüşen ve medikal üretim sektörünün sıkıntılarını dinleyen Akdağ, yapılan yeni düzenlemelerle getirilen ‘off-set’ sistemi ile yerli üreticinin desteklenmesi için çaba sarf ettiklerinin altını çizdi. Toplantının açılışında konuşan Orhan Aydın, OSTİM’deki Medikal Sanayi Kümelenmesi’nin bir destekçisinin de Sağlık Bakanlığı olduğunu dile getirerek sözlerine başladı. Bu anlamda, Sağlık Bakanlığı’ndan yerli üretime elle tutulur destekler görmeyi beklediklerini, fakat bu kadar hızlı bir off-set atılımını öngöremediklerini söyleyen Aydın, konuya verdikleri önemden ötürü Sağlık Bakanı Akdağ’a teşekkür etti. Diğer birçok bakanlıkla yaptıkları görüşmelerde off-set uygulamasının benimsenmesi için büyük çaba sarf ettiklerini belirten Aydın, konuya en büyük ilgiyi gösterenin ve ilk harekete geçenin Sağlık Bakanlığı olduğunu vurguladı. Sağlık sektöründe yerli üretimin artırılması için Sağlık Bakanlığı’nın ne şekilde destek sağlayacağının sorulması üzerine Bakan Akdağ, aşı, hastanelere ve aile hekimlerine alınan malzemeler ve benzeri ürünlerin üretimi ile alakalı olarak off-set anlaşmaları ile Türkiye’de üretimi teşvik edeceklerini söyledi. Türkiye’de bu işi en iyi yapan sektörün savunma sanayi olduğunu ifade eden Akdağ, Sağlık Bakanlığı’nın hastanelere alınacak malzemelerde Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı gibi off-set anlaşmalarla bunu yapabileceğini söyledi. Akdağ, “Aşıda yapmaya başladık, diğer malzemelerde de yapacağız. Biz diyeceğiz ki firmaya, ‘biz sizden şu cihazlardan şu kadar satın alacağız, şu kadar yılda. Ama bir şartımız var. Bunun şu kadar yerli ortakla Türkiye’de imal edeceksiniz’; bunu söyleyeceğiz” dedi. Sağlık alanındaki ürünlerin sürekli teknolojisinin yenilenmesi gerektiğini de söyleyen Bakan Akdağ, cari açığı azaltmanın tek yolunun da yerli üreticiyi desteklemek olduğunu söyledi. Akdağ, konuşmasını şöyle tamamladı: “Biz aldığımız bir tomografi cihazının yeni teknolojilerini takip etmek zorundayız. Yani bir kere bu cihazı almakla iş bitmiyor, birkaç yıl sonra cihazların teknolojisi eskiyor ve yenisiyle değiştirmek zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla bu pazar oldukça büyük ve hareketli bir pazardır ve yerli üreticimizin bu pazardan mümkün olduğunca fazla pay alması şarttır. Türkiye’nin cari açık sorunu, sadece sağlıkta değil, her sektörde yerli üreticinin desteklenmesiyle çözülecektir. Bunun başka yolu yoktur.” Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Tüm Gün Yasası ile ilgili olarak, üniversitelerdeki bazı hocaların baskısıyla YÖK’ten farklı açıklamalar geldiğini belirterek, bu sesleri doğru bulmadığını söyledi. Akdağ, şunları kaydetti: “Tam Gün Kanunu’nu ilk hazırladığımız zaman üniversitelerle ilgili maddeleri yazarken YÖK Başkanı Sayın Yusuf Özcan ve YÖK’ten iki arkadaşımız, bir başkanvekili ve başkan yardımcısı ile birlikte Başbakanlıkta, Başbakan Müsteşarımız, bizzat ben ve hukuk müşavirim üniversitelerle ilgili maddeleri birlikte yazdık. Bunun altını çiziyorum. Çünkü zaman zaman YÖK Başkanlığı’ndan farklı açıklamalar geliyor. Kendilerine baskı geldiği zaman üniversitelerdeki bazı hocalardan… Ben biraz böyle konuşmayı seven bir insanım, ne varsa açıkça bunları kamuoyuyla paylaşmalıyız… Ama biz o kanunu birlikte yazdık. Daha sonra CHP bu geleneksel halka karşı tutumuyla bu kanunu Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğü zaman ne olduysa, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği birkaç maddeden sonra farklı sesler çakmaya başladı; YÖK Başkanlığı tarafından. Bu sesleri doğru bulmuyorum. Söylediğim gibi kanunu birlikte yazmıştık. Daha sonra yeni düzenleme yapmak zorunda kaldık. Şu anda o düzenleme yürürlükte biliyorsunuz. Aslında çok büyük de bir problem yok. Az sayıda öğretim üyesi ile ilgili çözülmesi gereken meseleler var. Türkiye’de bugün 120 bin hekim var. 120 bin hekimden, değerli basınımıza gelen, üst düzey politikacılara taşınan, bürokratlarla konuşan, sürekli lobi çalışması yapan, ‘eski, kötü zulüm dönemi devam etsin’ diye uğraşanların sayısı 300-500 kişiyi geçmiyor. Biz de bunu bir türlü gündemimizden düşüremiyoruz. Siz de düşüremiyorsunuz, biz de düşüremiyoruz. Aslında Türkiye’de tam gün yüzde 99 oranında uygulanıyor. Uygulanmayan yüzde 1’lik kısmı konuşuyoruz. En son YÖK Başkanlığı bizimle de belli konuları tartışmak suretiyle yeni bir düzenleme için Milli Eğitim Bakanlığı ve Başbakanlığa bir mektup göndermiş durumda. ‘Üniversite öğretim üyeleri eğer dışarıda çalışmak istiyorlarsa, tamamen ayrılsınlar ama onların üniversitelerdeki hizmetleri açısından ihtiyaç duyduğumuzda sözleşmeli çalıştırabilelim’ diye. Bakalım, bu da önümüzdeki günlerde ne olur, üzerinde çalışacağız.” Bakan Akdağ, 2015 sonuna kadar Türkiye’deki tüm hastaneleri depreme dayanıklı binalar haline getireceklerini açıkladı. Akdağ, Türkiye’deki hastanelerin depreme dayanıklı hale getirilmek için güçlendirme çalışmalarının yapılıp yapılmamasının sorulması üzerine, “Biz güçlendirmeden çok yeni hastanelerle yola devam ediyoruz. Güçlendirmeler, özellikle bizim yeni hastanecilik anlayışımız ile çok pahalıya mal oluyor, zaman alıyor ve o hastanenin hizmetini bozuyor. Bu yüzden yeni hastanelerle yola devam ediyoruz. Hastanelerimizin yüzde 38’ini yeniledik; güçlendirdik demiyorum. Ayrıca TOKİ’yi de 80 hastane inşaat halinde, 2015 sonuna kadar Türkiye’deki tüm hastaneleri depreme dayanıklı binalar haline getireceğiz” diye konuştu.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu