Makale

İstikrar!

“İstikrar” sözcüğü söylenip geçilecek bir sözcükten öte, üzerinde önemle durulması gereken önemli bir kavramdır.

“İstikrar” sözcüğü kendi halinde basit bir sözcük gibi görülebilir. Ancak dünyamız için, insanlık için çok önemli bir sözcüktür “istikrar.” “İstikrar” sözcüğü söylenip geçilecek bir sözcükten öte, üzerinde önemle durulması gereken önemli bir kavramdır. Çağımızda bu sözcüğün anlamını istikrarsızlıklarla karşılaşan milletler ve devletler çok iyi bilirler.

Türkiye’de özellikle orta yaş ve üzerinde olan herkes siyasi istikrarsızlıktan kaynaklı ekonomik krizlerin halkımıza neler yaşattığını hiç unutamazlar. Bir anda işini kaybedenler, şirketleri iflasa sürüklenenler, döviz kurlarının üç kat artması ile borcu üç misli artan esnaf ve dış borcu üç misli artan hazine istikrarsızlığını çok yakından tanımışlardır. İstikrarsızlığın sonucu olarak birçok temel gıda maddesinin yokluğunu, market ve benzin istasyonlarındaki kuyrukları, dış temsilciliklerimizin kiralarının dahi ödenemediği ve üç sente muhtaç bir ülke haline geldiğimiz günleri yaşayan herkes bu ülkede istikrarın ne anlama geldiğini çok iyi bilir.

O günleri yaşamamış genç nesile istikrarın önemini daha iyi anlatmak için bu günlerde ülkemizi de etkileyen çevre ülkelerde yaşanan siyasi istikrarsızlıkların sonucu olarak ortaya çıkmış olan yönetim zafiyetlerinin milletleri ne hale getirdiğinin örneğini vermek lazım. Libya’da, Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta halklar ülkelerinde yaşayamaz hale geldi. Birçok ülke vatandaşı iç savaş nedeniyle öldü, sağ kalanlar ülkelerini terk ederek başka ülkelere sığınmacı olarak göç etmek zorunda kaldı. Bu gidişle istikrarsızlıkların meydana getirdiği iç savaşların devam edeceği, halkların ölmeye, ailelerin yok olmaya devam edeceği öngörülmektedir. İstikrarsızlıklardan beslenen gelişmiş ülkeler acı ve hazin durumu seyrederek bu ülkelerin kaynaklarından “nasıl nemalanırız”, bu ülkelerdeki istikrarsızlığı “ne kadar uzatırız” hesabı içindeler.

Burada, amacımın siyasi bir söylemde bulunmak veya siyasi bir mesaj vermek olmadığının altını çizerek, neden “istikrar” konusunu seçtiğimi anlatayım. Geçen yılın sonlarında ekonomi yorumcularının hepsi, bankalar, uluslararası ekonomi değerlendirme kuruluşları Türkiye’de 2014 yılını ekonomik bakımdan riskli bulmuşlardı. Sebebi olarak da 2014 yılında yapılacak mahalli seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimini göstermişlerdi. Sonuç ortada. Ekonomi normal seyrinde devam etti. Seçimler süresince ve seçimler sonrasında tahmin edilen olumsuz ekonomik değişiklikler olmadı. Hükümet geçmiş yıllarda olduğu gibi seçim ekonomisi uygulamadı. Ülkemiz her iki seçimi de başarı ile gerçekleştirerek 2014 yılını ekonomik olarak riskli gösteren herkesi yanılttı. Suni olarak risk yaratmak isteyenlerin eli boş kaldı.

Türk halkının istikrardan yana olan siyasi tercihini ve sağduyulu kararlarını saygı ile karşılamak gerekir. Halkın çoğu istikrarsızlığın ne demek olduğunu, ülkenin istikrarsızlığa sürüklenmesi halinde dost gibi görünüp fırsat geldiğinde bataklıklarda bekleyen timsah rolünü alan süper güçlere kolay yem olunacağının farkında. Ülkemizde sığınmacı olarak bulunan Suriye ve Irak halklarının içler acısı durumunu yakinen görüyorlar. İstikrarsızlığın neticesi olarak yaşanmış ve yaşanmakta olan gerçeklerden dersler çıkarıldığını görüyoruz.

Libya’da, Irak’ta hiç tasvip etmeyeceğimiz diktatörler tarafından yönetilen kötü bir rejim vardı belki, hiç değilse iç savaşların olmadığı, insanların ölmediği, ailelerin parçalanmadığı, mezhep savaşlarının bulunmadığı kötü yönetim şekli de olsa bir” istikrar ” vardı. İstikrarsızlığın sebep olacağı istenmeyen durumları içerde ve dışarıda çoğaltmak mümkün. Mesela halkımız yıllarca IMF kapılarında el açtığımızın da farkında olmalı.
Sonuçta Türk halkı istikrarsızlığın acılarını ve sıkıntılarını yaşadığı, istikrarsızlığa itilen ülke halklarının yaşadıklarını gözlemlediği için ülkemizde siyasi istikrarsızlık istemediğini gösterdi.

Dilerim Türk siyasetinden gelecek bekleyen, ülke yönetimlerine talip olan siyasetçilerimiz halkın istikrara bağlı olarak huzur istediğini, maceralar peşinde olmayacağını anlamalı, eski siyasetçilerin yaptığı temeli ve mesnedi olmayan söylemlerini terk edip, halka gerçekleri ve doğruları halkın gözüne bakarak söyleme yolunu seçmeliler. Halk, her şeyin farkında, sorunları yokmuş gibi göstermeyen, gerçek sorunları tespit edip, sorunların çözümüne temeli olan çözümler üretecek, vizyonu geniş, donanımlı ve aynı zamanda ekibiyle uyumlu çalışacak, kaostan beslenmeyen siyasetçi profili arıyor. Ülke halkını iyi tanıyan, gerçekleri gizlemeyen, “istikrar” sözcüğünü geniş kavramda değerlendirecek, “Ben” yerine “Biz” felsefesini taşıyan siyasilerin var alması, ülkemizin geleceği ve dünya da gelişmiş ülkeler sıralamasında yer bulması bakımından önemli olduğunu düşünüyorum. Yaşasın “İstikrar”

 

Mehmet Ali ÖZKAN

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu