Butik hastane anlayışı ile ileri teknolojinin buluşma noktası

Şafak Sağlık Grubu hastaneleri; “hasta odaklı” yaklaşımıyla butik hastane hizmeti sunarken son teknolojiyi yakından takip etmesi, uzman kadrosu ve üstün hizmet prensibiyle son zamanlarda sıkça adından söz ettiriyor. Bu büyük başarının ardında bir kadının yer alması da ayrıca gurur veriyor. Şafak Sağlık Grubu’nun genç ve başarılı kadın CEO’su Pınar Bayramgürler ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte o söyleşimizden satırlarımıza yansıyanlar…
Öncelikle sizi biraz tanıyalım mı?
1981 Kırşehir doğumluyum. Üniversitede biyomedikal ve işletme okudum. Sağlık yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. Yaklaşık 15 yıldır yöneticilik yapmaktayım.
Bir kadın olarak ve aynı zamanda aile şirketi sorumluluğunu da alarak hayat mücadelesine katılmak nasıl bir şey? Sizden dinlemek isterim.
Kadın yönetici olmanın avantajlarının daha fazla olduğunu düşünüyorum. Kadınların yaradılışları gereği ve annelik içgüdüsü ile empatilerinin daha gelişmiş, daha iyi dinleyici, daha detaycı, hafızalarının daha güçlü, görsel zevklerinin daha iyi olduğunu düşünüyorum. Hırslı ve mücadeleci olduklarını da düşünürsek yöneticilikte erkeklere oranla daha başarılı olmak için yeterince avantaj sağlamış olduklarını görebiliriz.
Kadın yöneticiliğin erkeklere göre bir dezavantajı olduğunu düşünmüyorum. Esasında yöneticilik becerisini cinslere göre ayırmanın da doğru olmadığını düşünüyorum. Yöneticilik bir kabiliyet işidir. İki kişi aynı şeye bakabilirler ama farklı şeyler görebilirler. Baktığını görmek bir yetenektir. Bir yöneticinin idealleri ve hedefleri olmalıdır. Bu hedefleri doğrultusunda da kendisini sürekli geliştirmelidir. Bu yüzden her gün yeni bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Örgün eğitim hayatınız boyunca önce dersler sayesinde bilgi edinir ve sonra sınava tabi olursunuz. Gerçek hayatta ise tam tersidir, önce sınav olursunuz sonra ders alırsınız. İyi yönetici değilseniz alacağınız ders de çok acı olur.
Aile şirketi mantığından ziyade profesyonel yönetici yaklaşımında olmayı tercih ediyorum. Aile şirketlerinde bence önemli olan nokta; kişiye yönelik değil de sisteme yönelik yönetimi benimseyerek, şirketlerin sürekliliğini sağlayabilmek.
Şu anda Şafak Sağlık Grubu olarak; 5 hastane, 5 tıp merkezi ve bir diyaliz merkezi var. Bu hastaneler, konumları ve donanımları hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?
Şafak Sağlık Grubu bünyesinde bulunan hastanelerimizin tamamı İstanbul’dadır. Avrupa Şafak Hastanesi Gaziosmanpaşa merkezde olup kalp hastalıkları, kalp cerrahisi ve tüp bebek merkezi ile ön planda olan genel bir hastanedir.
İstanbul Şafak Hastanesi Gaziosmanpaşa Beşyüzevler semtindedir. Bu hastanemiz ise; el ve mikro-cerrahi, kadın doğum ve yoğun bakımları ile ön plana çıkan bir hastanedir.
Aile Hastanesi ve Ataköy Hastanesi Bahçelievler’deki hastanelerimizdir. Bu hastanelerimizde de beyin cerrahisi, obezite cerrahisi ve plastik cerrahi ağırlıklı olan hastanelerdir. Göztepe Hastanesi Kadıköy’de bulunmakta ve ‘size özel hastane’ konsepti ile ön plana çıkan hastanemizdir.
Diyaliz merkezimiz Gaziosmanpaşa, Tıp merkezlerimiz ise Sultangazi, Arnavutköy, Gaziosmanpaşa, Fatih, Okmeydanı ilçelerinde yer almaktadır.
Ayrıca Grubumuz bünyesinde Şafak mobil ve OSGB hizmetleri ile İstanbul Yeni Havalimanının sağlık hizmetlerini de yapmaktayız.
Bunu alt başlıklarla soracak olursam öncelikle uluslararası arenada sağlık turizmi açısından değerlendirmenizi isteyeceğim. Hem ülke açısından hem de sizin sağlık grubunuz açısından bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bugün bütün dünyada sağlık turizmi önemli bir konu olup birçok ülke sağlık turizminden gelir elde etme yönünden çalışmalar yapmaktadır. Gerek gelişmiş tıbbi teknolojimiz gerekse de coğrafi konumumuz itibariyle ülkemiz önümüzdeki yıllarda sağlık turizmi yönünden bir cazibe merkezi haline gelebilir. Sağlık turizminin özendirilmesi ve teşviki ile özellikle Orta Asya, Arap ülkeleri ve Balkan ülkelerinden rahatlıkla hasta akışı sağlanabilir. Ancak öncelikle bu ülkelerin sağlık sistemleri ve hukuku ile bizim sağlık sistemimizin, hukukumuzun akredite olması, gerekli anlaşmaların yapılması gerekir. Bugün dünya genelinde sağlık merkezleri, sağlık turizminde; kalp cerrahisi, kök hücre tedavileri, organ nakilleri, tüp bebek uygulamaları, saç ekimi gibi inovatif tedavilere ağırlık vermektedir.
Günümüzde sağlık turizminde en büyük pay; ABD, Hindistan, Tayland ve İngiltere’ye ait. Ülkemizde gerek kamuda gerekse özelde bu tedaviler başarı ile uygulanmaktadır. Sağlık turizmindeki pastadan ülkemizin de önemli bir pay almasının sağlanması yönünde çok daha etkin çalışmalarının yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bakanlıklar aracılığı ile sağlığı yüksek maliyetli olan ülkelerin, özel sağlık sigortaları ile özel anlaşmalar yaparak ve ülkemiz sağlık sektörünün imkanlarını daha iyi anlatarak bunu başarabiliriz.
Hastanelerimize Balkan ülkelerinden, Ortadoğu ülkelerinden ve Avrupa ülkelerinden gelen hastalarımız mevcut. Bazı ülkelerin direkt bakanlıklarıyla sözleşme yaparak bazı ülkelerden bireysel hastaların transferiyle sağlık turizmine destek veriyoruz. Bu bağlamda Üsküp’te ve Irak’ta tanıtım ofislerimiz bulunuyor. Çoğunlukla Ortadoğu ve Balkan ülkelerinden gelen hastalara hizmet veriyoruz.
Sağlık sektörünü gerek hastane gerekse hekim kalitesi açısından Avrupa ve dünya ile kıyasladığınızda neler söylemek istersiniz?
Ülkemizde hayat şartlarının iyileşmesi, halk sağlığı hizmetlerinin gelişmesi ve sağlık hizmetlerindeki düzelme ve dönüşüm ile doğumda ve beklenen hayat süresinde önemli bir iyileşme olmuş ve OECD ülke ortalamalarına gelinmiştir. 2015 yılında bizde doğumda beklenen hayat süresi yüzde 79,1 olmuştur. OECD ortalaması yüzde 80’dir. Yenidoğan ölüm oranları çok yüksek iken bu oranlarda OECD oranlarına gelinmiştir. 2015’de OECD’de bin canlı doğumda, ölüm oranı 7,7 iken bizde binde 7’ye kadar gerilemiştir. ABD’de bu oran 6,2dir. Yani ABD’de her canlı doğan bin bebekten 6,2’si kaybedilmektedir. ABD’de yılda bir kişiye harcanan para ile Türkiye’de 8-9 kişiye aynı hizmet verilmektedir. ABD en fazla MR tekti yapan ülkedir. Arkasından da Türkiye gelir. Her iki ülkede de yıllık bin kişiden 100 civarı tetkik yapılmaktadır. İsrail’de bu sayı 20 MR tetkikidir. Bunun üzerine biraz düşünmek lazım.
Çağımız iletişim ve bilgi çağı. Dünyanın herhangi bir yerindeki bir bilim adamının ya da hekimin uygulaması veya keşfi ülkemizde de hemen tatbik edilir, uygulanır. Teknoloji ve bilim sınır tanımıyor. İletişim, deniz gibidir. Hem insanları hem de ülkeleri sarıverir. Gelişmiş ülkelerde sağlığa erişim hem zor hem de pahalıdır. Örneğin; İngiltere’de bir uzmana muayene olabilmeniz aylar alır. Acil dışındaki elektif ameliyatlarda öyle. Aylarca beklemeniz gerekir. Bizde sağlığa erişim fevkalade kolaydır ve dünya standartlarına göre çok da ucuzdur. Buna rağmen hiçbir tedavi yoktur ki bir başka ülkede yapılsın da bizde yapılmasın. Aynı şey ameliyatlar için de geçerli. Türkiye olarak bu konuda çok iyi olduğumuzu rahatlıkla, iftiharla söyleyebilirim. Hasta bakımımız ile otelcilik hizmetlerimiz de aynı düzeydedir. Dünyada sağlık hizmetlerini en iyi ve en ucuza vatandaşına veren ülke olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Özel sağlık sektörü dünya ölçeklerinde iyi hizmet verdiği halde karşılığını alamamaktadır. Sayın Bakanımız ve Bakanlığımız bu konuyu çözecektir. Ben inanıyorum.
İkinci olarak ülke içi durumumuz hakkında bir değerlendirme yapmanızı isteyeceğim. Teknolojik donananım, rekabet ve hizmet konusunda yine diğer kamu ve özel kuruluşlar nezdinde kendi grubunuzu da bu noktada nereye konumlandırdığınız hakkında bir açıklama yapmanızı isteyeceğim.
Biz grubumuzda kalifiye insanlarla çalışmayı yeğleriz. Çünkü bir müessesenin kalitesini, orada çalışanların kalite ve kapasitesi belirler. Şafak Sağlık Grubu olarak teknolojik alt yapının çok önemli olduğunun da bilincinde olan bir kurumuz. Dünyadaki teknolojik gelişmeleri takip ederek bünyemizde sürekli iyileştirme yapıyoruz.
Dijitalleşme son yıllarda ülkemizde, üretim sektöründen sonra hizmet sektörüne de etki etmeye başladı. Dijitalleşme ile gereksiz kağıt kalabalığını ortadan kaldırmaya başladık. Dijitalleşmenin biz yöneticiler açısından en önemli faydası, hizmetlerimizi ve hata paylarımızın ölçülebilirliliğini artırmış olmasıdır. Bu sayede iyileştirmelerimizi daha hızlı yapabiliyoruz.
Şafak Sağlık Grubu’nun en belirgin özelliği “hasta odaklı” çalışmasıdır. Butik hastanecilik hizmeti verip hastalarımızla duygusal bağ kuran, onlara evinde hissi uyandıran, dünyadaki son teknolojiyi kullanan ve konusunda uzman kadrolarımızla profesyonelliğini ön planda tutan güvenilir bir grubuz.
Türkiye Medikal sektörde dünya ile kıyaslandığında nerede? Dünyadaki en iyi en son teknoloji cihazları kullanıyoruz. Fakat üretim konusunda hiç yol alamıyoruz? Sizin bu konudaki önerileriniz ve görüşleriniz nelerdir?
Dünya tıbbi cihaz pazarının ABD yüzde 41’ine, AB yüzde 23’üne Japonya ise yüzde 10’una hakimdir. Türkiye yaklaşık 1,96 milyar ABD Doları olan pazarı ile dünya sıralamasında 19. ülkedir.
Son zamanlarda gerçekleşen yatırımlar ile özellikle Samsun’un, cerrahi el aletleri imalatı konusunda, Almanya-Tutlingen ve Pakistan-Sialkot kentlerinden sonra dünyanın üçüncü cerrahi el aletleri üretim üssü olduğu bilinmektedir.
Ülkemizde yerli üretimi mevcut olan tıbbi cihaz ve malzemelerin envanteri çıkarılarak, doğru strateji ve politikalarla yerli üreticiler özellikle teşvik edilmeli ve kamu satın alımları ile desteklenmelidir. Böylece dışa bağımlılık azaltılmalıdır. Tıbbi cihaza yönelik organize sanayi bölgeleri oluşturulmalıdır. Üretimi kolay ve tüketimi oldukça fazla olan tıbbi sarf malzemelerinin, yerli üretimi desteklenmelidir. Sektör ve akademisyenleri bir araya getirecek çalışmalar düzenlenerek bilginin ürüne dönüşmesi sağlanmalıdır. Tıbbi cihaz sektörünün gelişmesi için sektöre özel kamu destek ve teşviklerinin artırılması, yerli malı alımlarına getirilen yüzde 15 fiyat avantajının daha etkin uygulanması için net bir politika oluşturulmalıdır. Ülkemizde test laboratuvarlarının belirli bir standarda erişmesi sağlanmalı ve akredite test laboratuvarlarının kurulması desteklenmelidir
Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Son olarak şu dört maddeyi eklemek isterim:
1- Sağlık Kurumlarında uygulanan düşük fiyat politikasının gözden geçirilmesi
2- Bize hasta gelebilecek ülkeler ile hukuksal problemleri ortadan kaldıracak hasta gelişini kolaylaştıracak düzenlemelerin ve akreditasyonların yapılması,
3- Sağlık sisteminde bürokrasinin ve hiyerarşinin ağırlığının azaltılması, çünkü bürokrasinin ve hiyerarşinin ağırlığı işletmelerde verimi azaltır.
4- Hareket noktamız geçmişin sorumluluğunu birilerine ya da bir yerlere yüklemek değil geleceğimizin rotasını çizmek olmalıdır. Unutmayalım ki görüşlerini hiç değiştirmeyen, yanlışlarını hiç düzeltmeyen kişinin ya da kurumunun yarınları bu günden daha kötü olur.