Kongre - Fuar

Ar-Ge İş Birlikleri Zirvesi ve Fuarı açıldı

2023 hedefleri arasında yer alan Ar-Ge odaklı büyüme ile istenilen hedeflere ulaşılması noktasında atılan adımlardan biri olan Ar-Ge İş Birlikleri Zirvesi ve Fuarı, Türkiye’nin önde gelen birçok kurum ve kuruluşunu bir araya getirdi. Zirve programının açılış konuşmasını yapan Kalkınma Bakanı Yardımcısı Yusuf Coşkun, 2016 yılında Ar-Ge’ye ayrılan kaynağın 1,4 milyar TL. olduğunu kaydederken, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Ali Çelik, “Yerli buluşların talep görmesi için ‘milli’yi öncelikli tutmak gerekiyor” dedi.

YÖK Başkanı Prof. Dr. M.A Yekta Saraç ise 2023 yılında dünyanın 10 büyük ekonomisinden birisi olma hedefi kapsamında en önemli süreçlerin başında AR-GE odaklı büyümenin geldiği açıklamasını yaptı.

 

T.C. Kalkınma Bakanlığı ile T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı himayelerinde gerçekleşecek AR-GE İşbirlikleri Zirvesi ve Fuarı, 3-5 Mayıs 2017 tarihleri arasında İstanbul Pullman Kongre ve Fuar Merkezinde ziyaretçilerine kapılarını açtı.

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, T.C. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, TÜBİTAK, Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) işbirliği ile gerçekleşen AR-GE İşbirlikleri Zirvesi ve Fuarı, Kalkınma Bakan Yardımcısı Yusuf COŞKUN, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Ali ÇELİK ve YÖK Başkanı Prof. Dr. M.A. Yekta SARAÇ’ın katılımı ile açıldı.

Orta gelir tuzağından kurtulmanın yegane yolu Ar-Ge’dir

“Ar-Ge İşbirlikleri ortak hedefinde, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıl dönümü olan 2023 yılında ‘Bölgesinde Lider, Dünyada 10. Büyük Ekonomi Türkiye’ vizyonuyla bir aradayız diyerek programın ilk konuşmasını yapan Kalkınma Bakanı Yardımcısı Yusuf Coşkun, Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payını yüzde 3’e çıkarmayı hedeflediklerini belirtti. Coşkun, toplam Ar-Ge harcamalarının 2002 yılında 1,8 milyar lira olduğunu 2015 yılında ise 20,6 milyar liraya yükseldiğini ifade etti. Coşkun ayrıca, kamu yatırım programları kapsamında Ar-Ge ve yenilik alanına ayrılan kaynakların 2002 yılında 114 milyon lira iken 2016 yılında 1,4 milyar TL’ye yükseldiğini açıkladı.

2015 yılında tam zaman eş değeri Ar-Ge personeli sayısının 2015 yılında 120 bini aştığını söyleyen Coşkun, “Önemli bir durumda Ar-Ge harcamalarının yüzde 50’sinin 2015 yılında özel sektör tarafından gerçekleştirilmiş olması. Başta KOBİ’ler olmak üzere işletmelerin Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerini, markalaşma, tasarım ve ihracat faaliyetlerini destekliyoruz. Kalkınma Ajanslarımız ile 26 farklı bölgede, bölgenin nabzını tutarak, yenilik ve girişimcilik faaliyetlerini geliştirmeye çalışıyoruz.” diye konuştu.

Orta gelir tuzağından kurtulmanın tek yolunun Ar-Ge olduğuna dikkat çeken Coşkun, çıkartılan 6550 sayılı Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine dair kanunun reform niteliğinde olduğunu kaydederek, Ar-Ge projelerini ticarileştirmek yani ürüne ve katma değere dönüştürmek istiyoruz.” vurgusunu yaptı.

Türkiye’nin Ar-Ge Ekosistemini Geliştirmek Üzere Adımlar Atıldı

“Ar-Ge faaliyetlerinde yarınlara bakmak geleceğe bakmaktır, Türkiye’nin yarınları için buradayız” diyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Ali Çelik, Ar-Ge reform paketinden bahsederek Türkiye’nin Ar-Ge ekosistemini geliştirme konusunda adımlar atıldığını söyledi.

Ar-Ge reform paketine değinen Çelik, “Ar-Ge Reform paketinde Türkiye’nin Ar-Ge ekosistemini geliştirmek üzere yaptığımız faaliyetlerin başında bu kanunlar yatıyor. Kanunlarda üniversite öğretim üyelerimizin gelecekleri ile çalışmaları ile ülkeye katkıları ile ilgili yeni adımlar atıldı. Rakamlar netleştirildi. Bir akademisyen bir Ar-Ge faaliyeti içinde çalışıyor ise o proje boyutu içinde yüzde 85 net bir değer alır dendi. Döner sermaye payları sınırlandırıldı, yeter ki bir şey üretilsin, ortaya konulsun diye. Ar-Ge merkezlerinde çalışanlarla ilgili gerek lisans gerekse yüksek lisans ile ilgili çok değerli muafiyetler yer aldı. Ar-Ge merkezlerinin birbirleri ile olan münasebetlerinde paylaşımcı bir Ar-Ge ortaklığı doğdu.” şeklinde konuştu.

“Ar-Ge bütçemiz GSMH’da yüzde 1’i geçti

Yerli buluşların ve yerli Ar-Ge çalışmalarının çok değerli olduğunu ifade eden Çelik, yerli buluşların öncelikle ülkemizde talep görmesi için ‘milli’yi öncelikli tutmak gerektiğini vurguladı. Yine yakın zamanda kanunlaşan Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları kanuna da değinen Çelik, “Ar-Ge’lerin, buluşların, tasarımların herhangi bir şekilde oluşturulan yeni markaların korunması için hukuki mevzuatların düzenlendiğini söyledi. Yapılan icatların ticarileştirilmesi noktasında devletin desteğini olduğunu da belirten Çelik, “Ar-Ge bütçemizin GSMH’daki payı yüzde 1’i geçti. 2023 için yüzde 3’e doğru bir hedef var. Ancak çok çalışmamız gerekiyor.” dedi.

Ar-Ge reform paketi ile Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları kanununun yanı sıra Üretim reform kanunu olduğunu da belirten Çelik, bunun “Türkiye’yi birlikte yönetiyoruz, eğer makul ve geliştirici bir yönü varsa, bir eksiği gideriyorsa oraya derz edilir. Ülkenin geleceği için ihtiyaçları ne ise buna açığız” sözleri ile sektördeki herkesin görüşlerine açık olduğuna değindi.

Türkiye’nin küresel rekabet ortamında 2023 yılında dünyanın 10 büyük ekonomisinden birisi olma hedefi kapsamında en önemli süreçlerin başında Ar-Ge odaklı büyümenin geldiğini söyleyerek konuşmasına başlayan YÖK Başkanı Prof. Dr. M.A Yekta Saraç, “Bu hedefe ulaşabilmesi ancak nitelikli bilgi üretimi ve nitelikli insan faktörü ile mümkün olabilecektir. Bu durumun, küresel ölçekte rekabetçi bir yükseköğretim sistemine sahip olunmasını gerekli kıldığı malumdur.  YÖK, artık bu temeller üzerine şekillenmeye başlamıştır. Bugün itibariyle 111’i devlet, 65’i vakıf yükseköğretim kurumu ve 6’sı vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere toplam 182 yükseköğretim kurumumuz mevcut olup öğrenci sayımız da 7.313.403’e ulaşmıştır. Bu öğrenci sayımız ile Avrupa Yükseköğretim Alanındaki ikinci en büyük öğrenci sayısına sahip ülke konumuna gelinmiştir.” şeklinde konuştu.

 

Üniversiteler tek tipten uzaklaşmalı

Üniversitelerin tümünün aynı ve birbirinin kopyası olmasını tasvip etmediklerini de sözlerine ekleyen Saraç, konuşmasını şöyle noktaladı: “Üniversitelerimiz farklı değerler üretmelidir. Bu kapsamda üniversitelerimizin bir kısmının eğitimde, bir kısmının araştırma ve teknoloji üretiminde bazılarının da bölgesel kalkınmaya katkı sağlamakta farklılaşmasını istiyoruz. Bu farklılaşma kesinlikle birinci, ikinci lig şeklinde kabul edilmemelidir. Bunun için de üniversitelerin misyonlarını tekrar gözden geçirmesine, tek tipten uzaklaşarak kurumsal farklılık ve çeşitliliğe yönelmesine,  üniversite olmanın şümullü yapısından uzaklaşmadan belli alanlarda temayüz etmesine ihtiyaç vardır. YÖK, bilim hayatını üniversitelerimizin bilimsel gücüyle tekrar şekillendirmeye ve yükseköğretimi; kalite, ihtisaslaşma, öncelikli alanlar ve nitelikli doktora gibi kavramlarla yeniden yapılandırma gayreti içindedir. Bunun sonucu olarak da yükseköğretimde hissedilebilir bir iyileşme başlamıştır ve bu iyileştirme inşallah devam edecektir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu