31. Ulusal Radyoloji Kongresi’ne bu yıl da katılım yoğundu

radyoloji31. Ulusal Radyoloji Kongresi’nde Türkiye’de ve dünyada tanı ile tedavi amaçlı görüntüleme yöntemleriyle ilgili son gelişmeler değerlendirildi.

 

Türk Radyoloji Derneği (TRD) tarafından düzenlenen 31. “Ulusal Radyoloji Kongresi” 7-12 Kasım tarihleri arasında Rixos Otel –Sungate Antalya’da gerçekleştirildi. Kongreye 1.600 kişi katıldı. TRD ve Siemens firması tarafından Türk Radyolojisinin uluslararası platformdaki etkinliğini arttırmak amacıyla her yıl düzenlenen “Siemens Radyoloji Ödülleri” de kongrede sahiplerini buldu. Bu yıl ki Siemens Radyoloji Ödülü’nü Hacettepe Tıp Fakültesi’nden Dr. Medine Böge ve arkadaşları aldı. Kongrede; Türk radyolojisinin gelişmesine büyük emekler vermiş olan Prof. Dr. Tuğrul Pırnar’a, TRD Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan tarafından bir plaket takdim edildi. Tuğrul Pırnar adına kongrede, Prof. Dr. Thomas Grist’in verdiği bir de Onur Konferansı düzenlendi. “MR Görüntüleme” ve “Meme” başlıklarıyla gerçekleştirilen olgularla öğrenelim oturumlarına ilgi büyüktü. Bu yıl kongreye 1403 bildiri özeti sunuldu ve bunun 845’i kabul edilerek kongrede sunumu yapıldı. Kongrenin sosyal etkinlik bölümünde; kongreye katılan doktorların çektiği fotoğraflardan oluşan bir de sergi açıldı. Kongrenin son gününde ise ünlü radyo programcısı Nihat Sırdar aldığı sahne ile kongreye katılan doktorlara neşeli dakikalar yaşattı. Kongre çerçevesinde düzenlenen basın toplantısına; Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan, Kongre Bilimsel Kurul Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mithat Haliloğlu ile Türk Radyoloji Derneği Başkan Yardımcısı ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tamer Kaya katıldı. Basın toplantısında; Türkiye’de ve dünyada tanı ile tedavi amaçlı görüntüleme yöntemleriyle ilgili son gelişmeler değerlendirildi. Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan, kongrede hasta ve hekimi korumaya yönelik x ışınlarının azaltılması, tanı ve tedavi amaçlı yeni yöntemler gibi konuların ele alındığını bildirdi. Prof. Dr. Akhan, “Kongremizde ‘nasıl daha az doz verebiliriz’ oturumdan ‘istatistik çalıştayına’ kadar geniş bir yelpazede düzenlenen oturumlarda çok önemli konuları tartıştık, paylaştık” dedi. Bilgisayarlı tomografi ile artık kalbi besleyen damarların taranıp, tıkanmanın tam olarak belirlenebildiği bu işlemin de koldan verilen bir madde sayesinde çok kısa sürede yapılabildiğini belirten Prof. Dr. Akhan, karaciğer, meme kanserleri ve bazı böbrek tümörlerinin de artık özel iğnelerle hasta yatırılmadan çok kısa sürede tedavi edilebildiğini anlattı. Girişimsel radyoloji sayesinde hastaların sağ kalım süresi ve yüksek hayat kalitesinin artırılabildiğini ifade eden Prof. Dr. Akhan, “Büyük bir yelpaze içinde çok sayıda işlem yapabiliyoruz” dedi. Bu olumlu gelişmelerin yanında radyoloji alanında bazı olumsuzluklar da yaşandığını bildiren Prof. Dr. Akhan, “Performans sistemi ile MR ve tomografi çekimlerinde büyük artış var, bu hastalar açısından sakıncalar meydana getiriyor. Çünkü bu hekimi zorlayan bir konu” diye konuştu. Performans sisteminin çok hasta bakmayı gerektirdiğini ancak burada bir üst sınırın belirlenmediğini ifade eden Akhan, “Niceliğe dayalı performans çok yanlış. Bu tıp alanındaki eğitim ortamını da olumsuz etkiler. Kalite üstünden performans uygulamasının getirilmesini arzu ediyoruz. Özellikle eğitim hastanelerinde performans eğitim ve araştırmayı da kapsamalı. Devlet hastanesi gibi çalışan üniversite hastaneleri olmamalı” ifadesini kullandı. Prof. Dr. Akhan, bir soru üzerine x ışınlarının kullanıldığı röntgen ve bilgisayarlı tomografi çekimlerinde dikkatli olunması gerektiğini bildirdi. Bunların mutlaka gerektiğinde ve hekim önerisiyle yaptırılmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Okan Akhan, “Vatandaşımızın işi gerçekten çok zor. Bazen yakınlarım hastalandıklarında ne yapmam gerektiği sorusunu ben de soruyorum. Bu yüzden bu işi düzeltelim diyoruz. Vatandaş mutlu görünüyor, korkutucu olan da bu. Dünyada bir hekimin günde kaç hastaya bakması gerektiği bellidir. Aksi halde bir hekimin hekimlik yaptığını söylemek mümkün müdür?” diye konuştu. Radyolojik yöntemlerle vücuttaki tüm kistlerin çok etkin olarak tedavi edilebildiğini anlatan Prof. Dr. Akhan, bunun dünyada giderek artan bir uygulama olduğunu belirtti. Prof. Dr. Akhan, “Dünya buraya giderken biz cihazların kullanımıyla ilgili sorunları dile getiriyoruz. Elimizdeki cihazlar son derece gelişmiş, ama bunları gerektiği gibi kullanamamak ve hastaya zarar verdiğini görmek içimizi acıtıyor. Hastane yönetimiyle şirket adeta hastaya kötü tetkik yapılması üzerinden anlaşmış oluyor” diye konuştu.

Mamografi taramasının önemi büyük
Mamografi taramasının meme kanserinden ölümleri yüzde 25-30 oranında azatlığını kaydeden Prof. Dr. Okan Akhan şöyle konuştu: “Kadınlarımız bizim için önemlidir. Bu nedenle her yıl mamografik taramalarını sağlamalıyız. Meme kanserinde tarama ölümleri azaltan tek yöntemdir. Mamografi taraması meme kanserinden ölümleri yüzde 25-30 azaltıyor. Ancak erken tanı için iyi kalitede mamografik inceleme ‘olmazsa olmaz’ bir gerekliliktir. Kalite için de belirlenmiş ve yayınlanmış standartlara uygunluk akredite edilmeli ve denetlenmelidir. Koroner BT anjiyografi kalp damarlarının görüntülenmesinde ve bu damarların hastalıklarının belirlenmesinde son 10 yıldır kullanılan yöntemdir. Bu tetkikin en önemli özelliği koroner arterlerin değerlendirilmesinde kullanılan diğer yöntem olan ‘koroner anjiyografi’ tetkikinden farklı olarak hastanın kasığından girilerek yapılmaması, hastanede kalmayı gerektirmemesidir. Ek olarak damar içerisine girilmediğinden tetkik sonrası yan etki tehlikesi bulunmamaktadır. Tetkik hastanın Bilgisayarlı Tomografi cihazına yatmasından sonra 3-4 dakika içersinde sonlanmakta ve hasta işlem sonrasında günlük yaşamına devam etmektedir. Tetkikin uygulanması için hastaya koldan ince bir iğne ile kontrast madde verilmektedir. Koroner BT anjiyografi tetkikinin en sık kullanım alanı koroner aterosklerotik hastalıkların bir başka deyişle ‘koroner damar sertliğinin’ ve bu daralmaların saptanmasıdır. Koroner BT anjiyografi damarların içini ve duvarını eş zamanlı olarak görüntülemektedir. Bu nedenle başka tetkiklerle gösterilemeyen erken dönem damar sertleşmesi belirlenmekte ve cerrahi yöntemlere gerek kalmadan bu hastaların tedavisi mümkün olmaktadır. Bypass cerrahisi geçirmiş hastaların da bu işlem esnasında yerleştirilmiş yeni damarları koroner BT anjiyografi ile değerlendirilmektedir. Öte yandan stent uygulanan hastaların rutin kontrolleri de yine BT anjiyografi ile konforlu ve güvenli bir şekilde yapılabilmektedir.” Türk Radyoloji Derneği Bilimsel Kurul Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mithat Haliloğlu da dünyada radyolojik cihazlarla ilgili büyük gelişmeler olduğunu ve eski jenerasyon cihazların bir bölümünün 3. dünya ülkelerine satıldığını belirterek, bunların denetiminin tam yapılamadığını söyledi. Çocuklarda radyoloji işlemlerinin çok dikkatli yapılması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Haliloğlu, “Çocukların kilosuna göre ayarlama yapılıp, mümkün olan en az radyasyonu vermek gerekir, ama bunun eski teknoloji cihazlarıyla yapılması mümkün olamıyor. 2 aylık bebek ayarlama yapılamayınca korkunç bir radyasyona maruz kalabiliyor. Çocuklar bu konuda daha duyarlı, önlerinde uzun bir hayat var. Uygun olmayan cihazlarla yapılan çekimler yüzünden tekrar tekrar çekim yapılmak zorunda kalınabiliniyor” diye konuştu. Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tamer Kaya da bir hastada en etkili tetkik yönteminin uygulanmasının önemine işaret ederek, hekimlerin bazen iş yoğunluğundan bunu tam olarak yapamadığını ifade etti. Çok ileri tetkikler yerine röntgen çekimiyle de çok şey yapılabilirken bunun zaman zaman yapılmadığını anlatan Prof. Dr. Kaya, “Bu daha ucuza verebileceğimiz bir hizmeti engelliyor” dedi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu