Kongre - Fuar

7. Uluslararası Gastrointestinal Kanserler KonferansI (7.IGICC)

Gastrointestinal kanserler (sindirim sistemi kanserleri) yemek borusu (ösefagus), mide, ince barsak, kalın barsak (kolon) ve rektum, anüs, karaciğer, safra yolları ve pankreas kanserlerini ve gastroenteropankreatik nöroendokrin ve gastrointestinal stromal tümörleri içermektedir.  Gastrointestinal kanserler en sık görülen kanser grubudur. Bu kanserlerle ilgili her türlü bilimsel gelişmelerin ele alındığı 7. Uluslararası Gastrointestinal Kanserler Konferansı, dünyadan pek çok ülkesinden gelen yabancı katılımcılarla birlikte yaklaşık 400 bilim uzmanının katılımı ile düzenlendi. Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC), Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü ve Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği’nin desteği ile düzenlenen, Prof. Dr. Şuayib Yalçın’ın başkanlığında yapılan bu uluslararası kongre, sindirim sistemi kanseri ile ilgili her türlü bilimsel gelişmelerin ele alındığı ve en yeni tanı ve tedavi yöntemlerinin tartışıldığı önemli bir toplantıdır.

Konusunda uzman ulusal ve uluslararası düzeyde konuşmacıların katıldığı kongrede; Yurtiçi ve yurtdışında klinik onkoloji, medikal onkoloji, onkolojik cerrahi, sindirim sistemi onkolojisi ve hemato-onkoloji alanlarında uzmanlıkları olan 95 Türk, 16 yabancı konuşmacı ve oturum başkanı görev yapmaktadır.

 

Sindirim sistemi kanserlerinde önemli gelişmeler

 

Son yıllarda gastrointestinal kanserler (sindirim sistemi) konusunda önemli gelişmeler olmuştur. Sindirim sistemi kanserleri yemek borusu (ösefagus), mide, ince barsak, kalın barsak (kolon) ve rektum, anüs, karaciğer, safra kesesi ve safra yolları ve pankreas kanserlerini ve gastroenteropankreatik nöroendokrin ve gastrointestinal stromal tümörleri ve gastrointestinal lenfomaları içermektedir. Bu kongrede bu tümörlere yönelik, tanı, tedavi ve bakım ile ilgili gelişmeler tartışılmakta ve tedavi standartları konusunda güncel bilgiler yenilenmektedir.

 

Kolon kanserinde kişisel tedavilerin yaygınlaşması ve yeni ilaçlarla yaşam süresi uzadı

 

Tüm kanserlerin yüzde 20’sini yukarıda isimleri belirtilen sindirim sistemi kanserleri oluşturmaktadır. Bu kanserler, ülkemizde de kanser ölümlerinin de önde gelen nedenlerinden birisidir. Ülkemizde en sık kalın barsak kanserleri görülmektedir, bu kanseri mide kanseri izlemektedir. Normalde sağlıklı beslenme ile korunma olanağı olan bu kanser, maalesef ülkemizde hala önemli, önde gelen bir kanser olmaya devam etmekte ve hastalar doktora geç başvurmaktadır. Özellikle erişkin yaşta demir eksikliği anemisi olan kişiler bu konuda araştırılmalıdır. Kolon kanserinde en önemli nokta korunmadır. Özellikle 50 yaş sonrası mümkünse her birey mutlaka tarama kolonoskopisi yaptırmalıdır. Bu yöntemle hem kanser sıklığı azalmakta hem de kanser ölümlerinde düşme gözlemlenmektedir.

 

İleri evre kalın barsak kanserlerinde tedavi yaklaşımları çok farklılaşmıştır. Artık tümörler hem biyolojik hem de lokasyonlarına göre farklı ilaç grupları ile tedavi edilerek başarı oranı artmaktadır. Ayrıca değişik tümör profilleme teknikleri ile daha nadir görülen tümör alt tiplerine yönelik de daha özgül tedavi şansı çıkabilmektedir.  Özellikle mikrosatellit instabilitesi olan tümörlerde yeni geliştirilen immün yanıtı artıran ilaçlarla uzun süreli yüksek başarı oranı görülebilmektedir.

 

Ancak son zamanlarda mide kanseri tedavisinde önemli gelişmeler olmuştur. Kemoterapi ajanlarının daha iyi gelişmesine ilave olarak hedefe yönelik ajanlar ve immünoterapiler ile mide kanseri tedavisinde çok önemli tedavi başarıları elde edilmiştir. Ancak hala ülkemizde mide kanseri en çok ölüme yol açan hastalıkların başında gelmektedir.  Bu kanserden korunma için helikobakter pilori eradikasyonu, sağlıklı beslenme, obezitenin önlenmesi, sigara ve alkolden uzak durulması gerekmektedir.

 

Mide kanserinde kemoterapi ve hedefe yönelik tedavilerin etkinliği konusunda her yıl ilerlemeler sağlanmaktadır. Hedefe yönelik ajanlar arasında en önemlisi ileri evre HER-2 olarak ifade edilen mide kanserinde HER yolunun hedeflenmesidir. Bu amaçla ileri evrede mide kanserinde kemoterapi ile birlikte “trastuzumab” kullanılması ile HER-2 pozitif hastalarda hem tümör küçülme oranını artırmış hem de bu hastaların yaşam süresinde önemli uzama meydana getirmiştir. Mide kanseri tedavisinde araştırılan diğer yöntem ise bağışıklık sistemini kontrol eden yolların hedeflenmesidir. Bu yolu hedefleyen yeni ilaçların ön sonuçlarının başarılı olması nedeni ile ileri klinik çalışmalarda denenmektedir.

 

Kolon kanserinden korunmak için beslenme ve kansızlığa dikkat

Kolon kanseri ülkemizde en sık görülen sindirim sistemi kanseridir. Kolon kanserinin günümüzde nedenleri ve nasıl oluştuğu yönünde çok önemli bilimsel gelişmeler olmuştur. Artık bu kanseri çok daha iyi anlıyoruz. Kalın barsak kanseri tüm kanserlerin yüzde 8’ini, oluşturmakta olup sindirim sisteminin en sık görülen kanseridir. Bu kanser, kadınlarda meme kanserinden sonra ikinci, erkeklerde ise akciğer ve prostat kanserinden sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Bu durumda Türkiye’de yıllık yaklaşık 10.000-12.000 yeni vaka beklenmektedir. En önemli risk faktörü yaşlanmadır. En sık 50 yaş sonrası görülür. Bu kanser beslenme ile doğrudan ilişiklidir. Fazla yağlı ve kırmızı etten zengin beslenme, şişmanlık, sebze ve meyveyi az tüketme ve az posalı ve az lifli gıda tüketme, aile öyküsü riski arttırmaktadır.

 

Kolon kanserinde tedavi başarısı hastalık evresi ile ilişkili

Tedavi başarısını etkileyen en önemli faktör hastalığın evresidir. Erken evrede başarı oranı yüksektir. Bunun dışında hastanın genel durumu, yaşı, hastalığın yaygınlık durumu önemlidir. Bu nedenle 50 yaş üstü herkesi kolonoskopi başta olmak üzere kolon kanseri taraması için KETEM ve aile hekimlerine başvuruya davet ediyoruz. Kalın barsak (kolon ve rektum) kanseri erken tanı konulduğunda başarı şansı yüzde 90-95’lere ulaşmaktadır. Ancak hastaların sadece yaklaşık beşte birinde çok erken tanı konabilmektedir. Bu hastalarda cerrahi yeterlidir, ancak tümör barsak duvarı boyunca ilerler veya lenf düğümüne sıçrarsa sadece cerrahi ile başarı oranı yüzde 40-60 iken günümüzde cerrahi sonrası uygulanan kemoterapiden sonra hastalarda başarı oranı yüzde 80’lere ulaşabilmektedir. İleri evrede ise tedavi esas olarak kemoterapi olup hedefe yönelik ajanların ortaya çıkışı ile kemoterapinin etkinliğinde anlamlı artış sağlanmıştır. Kemoterapiye ek olarak bevasizumab, setuksimab, panitumumab, regorafenib ve TAS 102 gibi ilaçlarla kolon kanserinde en az 3 sıra sistemik tedavi şansı doğmuştur. İmmunoterapilerin ön sonuçları da bazı kolon kanseri alt gruplarında bu ilaçların yaşam süresini uzatma olasılığı olabileceğini göstermektedir. Ayrıca cerrahi dışında görüntüleme ve girişimsel radyoloji alanındaki gelişmeler sonucunda bazı hastalarda yeni bazı lokal tedavi seçenekleri ortaya çıkmıştır. Bu açıdan ülkemizde radyoferakans ablasyon, mikrodalga ablasyon, kemo ve radyoembolizasyon yaygın olarak kullanılmaktadır. Hastaların tüm bu tedavi yöntemlerine değişik zamanlarda ulaşıyor olması hayatta kalma süresine olumlu katkı sağlamaktadır.

 

Bu nedenle toplumsal farkındalığın artması ve ülkemizde kalın barsak kanserine yönelik olarak 50 yaş üstü bireylerde kolon kanseri taraması yapmak gerekmektedir. Ülkemizde kolon kanserinde hastaneye başvuru geç olduğu için hastalara genellikle ileri evrede tanı konmaktadır Bunun için ülkemizde Sağlık Bakanlığı’nın başlatmış olduğu kanser tarama programının desteklenmesi ve bu programa uygun olarak dışkıda gizli kan ve tarama kolonoskopisi uygulanmasını öneriyoruz.

 

Nöroendokrin (net) ve gastrointestinal stromal tümörlerde (gıst) gelişmeler

Nadir görülen ancak sinsi seyirli olması nedeniyle ileri evrede tanı konan nöroendokrin tümörlerde de günümüzde sunitinib, everolimus, somatostaton analogları gibi etkin hedefe yönelik bazı ajanlar geliştirilmiştir. Bu ajanlar özellikle hem pankreas hem de gastrointestinal ve akciğer nöroendokrin tümörlerin ilerlemesini etkin şekilde yavaşlatmaktadır. Ayrıca radyonüklid tedaviler de bu hastaların bir kısmında uzun süreli hastalık kontrolü sağlayabilmektedir.

GIST’de tıbbı tedavi uzun süredir hedefe yönelik tedavilerin kanseri nasıl durdurabileceğinin en iyi örneği olmuştur. Bu hastalıkta kullanılan imatinib isimli ilaç hedefe yönelik ajanların kanserde kullanımında devrim yaratmıştır. 1998 yılından beri birçok hastanın sağkalımınına katkıda bulunmuştur. Bu hastalıkta da yeni ilaçlar ve stratejiler geliştirilmeye devam etmektedir.

 

 

Pankreas kanserinin erken tanısı hala zordur. Hastalar çoğunlukla ileri evrede başvurmaktadır. Bu kanserle sigaranın, beslenme ve obezitenin ilişkisi gösterilmiştir.

Bu hastalıkta esas tedavi cerrahidir ancak çok az kişide cerrahi mümkündür ve cerrahi sonrası nüksler çok sık görülür. Ancak ameliyat sonrası koruyucu tedavinin etkinliği gösterilmiştir. Artık “bıçak değdi, hasta daha kötü oldu” fobisini yıkma zamanı gelmiştir. Bu hastalıkta ileri evrede de birçok etkin ilaç ve tedavi kombinasyonları geliştirilmiştir. Bu ilaçlarla tedavi başarısında artış sağlanmıştır. Ülkemizde ileri evre pankreas kanseri tedavisi ile ilgili yaptığımız ulusal bir çalışma ocak ayında ASCO toplantısında kabul edilmiştir. Bu Türk bilim insanları için çok gurur verici bir gelişme olmuştur.

Karaciğer kanserleri son yıllarda üzerinde çokça durulan bir kanserdir.  Karaciğer kanserleri çoğunlukla Hepatit B ve C’ye bağlıdır.

Ancak alkol ve şişmanlık ve karaciğer yağlanmasına bağlı karaciğer hasarı da son yıllarda özellikle batı toplumlarında ön plana çıkmıştır. Ülkemizde de obezite önemli sorun olma eğilimindedir. Bu etkenlerden uzak durmak bu kansere yakalanma riskini çok azaltmaktadır. Özellikle kronik aktif hepatit hastalığı olanların uzman doktor kontrolünde kalmaları uygundur. Erken evrede cerrahi, karaciğer nakli, radyofrekans ablasyon, daha ileri evrede embolizasyon uygun tedavi seçenekleri iken eskiden ileri evrede sınırlı sayıda ilacın kısıtlı etkisi gösterilmişken, son dönemde genel durumu uygun hastalarda sorafenib ve diğer yeni geliştirelen hedefe yönelik ajanların ve immünoterapilerin tedavi faydası gösterilmiştir. Bu konuyla ilgili önemli noktalardan birisi de karaciğer naklidir. Ülkemiz bu yönden dünyanın önde gelen ülkelerinden birisidir.

 

Sindirim sistemi kanserlerinden önemli oranda korunmak mümkün

Bir çok kez gastrointestinal kanserler sinsi seyretmekte olup genellikle ileri evrede belirtilere yol açtıkları için çoğu kez geç aşamada tanı konur ve tedavi şansı azalır. Bu nedenle bu kanserlerden korunmak için tedbirler alınmalıdır. Bunların başında tütünden uzak durma, sağlıklı beslenme, kilo kontrolü ve egzersiz gelmektedir. Ayrıca enfeksiyonlardan korunma, Hepatit B’ ye karşı aşı olma, alkolden uzak durmak gereklidir.

Kanserden korunmada bireylerin tedbir alması dışında toplumsal ve sosyal önlemlerin de alınması gereklidir. Bunların başında çocukluk çağından itibaren sağlıklı yaşamın desteklenmesi gereklidir. Bunun için çocukların korunması çok önemlidir. Kişilere doğru ve sağlıklı yaşam biçimlerinin kazandırılması ve onları yanlış beslenme alışkanlıklarına sevk edecek zararlı etkilerden korunması gereklidir. Ayrıca sağlıklı çevre oluşturulması, kamusal alanlarda ve toplumsal yaşam alanlarında havalandırmanın özendirilmesi, yaşam alanlarının aktif yaşamı spor ve egzersiz yapmayı destekleyecek şekilde yapılandırılması, sadece çocuklar için değil genç yaşlı herkes için önemlidir.

Ülkemizde geleneksel beslenme tarzı gözden geçirilmelidir. Bu nedenle özellikle mide ve yemek borusu kanseri ülkemizde hala önemli sorun oluşturmaya devam etmektedir. Bunun önüne geçmek için beslenme tarzımız sistematik olarak  bilimsel taramadan geçirilmeli ve bu konuda halkın bilinçlendirmesi gereklidir. Kanser tarama programlarına halkın dikkati çekilmeli ve bu konuda farkındalığın ve katılımın artırılması ve ülkemize özgü programların etkin uygulanması gereklidir.

Kanser konusunda yanlış ve korkutucu imajlar oluşturulmamalıdır. Kanser için kullanılan amansız hastalık tanımı artık doğru değildir. Özellikle sistemik tedavilerde yaşana gelişmeler ileri evredeki hastalarda tam iyileşme sağlamasa bile yaşamın uzamasına ve daha kronik bir seyir izlemesine neden olmaktadır. Erişkin yaşta görülen tüm kanserlerin üçte ikisi başarı ile tedavi edilmektedir. Kanser gerçeğini kabul etmezsek mücadele edemez, üstesinden gelemeyiz.

Sonuç olarak sindirim sistemi genel olarak korunabilen, erken tanınma ve tedavi şansı olan ve ileri evrede bile yaşam süresini uzatan ilaç seçenekleri olan kanserlerdir. Bu kanserlere karşı korkuyla değil, bilinçle hareket edersek hastalık görülme riski azaltabilir ve tedavi başarısını artırabiliriz.

Kansere ancak bilimsel araştırmalar ile çare bulunabilir. Ülkemizde çok değerli bilim insanları ve kurumlar olmasına rağmen hala bilimsel çalışmalar istediğimiz düzeyde değildir. Bu konuyla ilgili mevzuatın araştırmacıyı desteklemesi ve gereklidir. Bilgi en büyük değerdir. Bilgi çağında ülkemizin bu konuda en önde gelen ülke olması için her türlü düzenlemenin yapılması gereklidir. Bu ülkemizin sağlık konusundaki ekonomik yükünü de hafifletecektir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu